Hizmeti Aşkla Yapan Bir Gönül İnsanı

Gazeteci-yazar Ahmet Taşgetiren, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi, hayırsever işadamı merhum Fahreddin Tivnikli'nin ardından bir yazı kaleme aldı.

Onu Mücadele Birliği yıllarından tanıyorum. Bayrak gazetesinde kısa bir gazetecilik dönemi bile oldu, bir CHP toplantısında dayak yemek de dahil.

Fahreddin Tivnikli.

Merhum Sıddık Abi ile merhume Cahide ablanın büyük evlatları.

Dün dar-ı bekaya uğurladık onu.

Tanınası bir güzel insandı.

Ağır hastalığını “Rabbim rahmetiyle muamele ediyor, verdiklerinin şükründen aciziz” diye karşılayan bir mütevekkil yürek.

Bir derviş, ama nasıl bir derviş.

Merhum Musa Topbaş’ın rahle-i tedrisinde gönül eğitimi almış, sonra izdivac ile aileye dahil olmuş, sonra Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin gönül iklimine dahil olmuş, ailenin zaten bilinen manevi gayretlerine kendi aşkını, coşkusunu katmış bir derviş.

Nerede ise son günlerine kadar hizmet koşusunu aşkla yapan bir gönül insanı.

Biliyorum, Ağrı’nın Patnos’unda onun aşkına tanıklık edecekler vardır, Edirne’de, Trabzon’da, Van’da...

Azerbaycan’ın Şeki’sinde, Afrika’nın Gana’sında, Sudan’ında, Kazakistan - Almatı’da, Bosna’da, Prizren’de... Roma’da, Gırnata’da, Washington’da...

Altınoluk dergisi ile beni buluşturan odur. Altınoluk’un 30 yıllık yayınında onun sadaka-i cariyesi akar durur.

Gönlünde gazete vardır, radyo, televizyon vardır, onlarca dilde yayınlanacak eserler vardır.

Hüdai Vakfı’nın bütün hizmetlerinde öncü gayretlerin bir kısmı hep ona aittir.

Dünyada olan biteni takip eden, İslam’ın mazlumiyet günlerinden bir an önce çıkması için canını dişine takarak çırpınan, her daim, nerede bir hizmet üretebilirize kafa yoran, onu, şunu bunu harekete geçirmeye çalışan, her insanla ortak bir hizmet üretebilme gayreti sergileyen bir Hicri 15’inci asır müslümanı. Haza Müslüman...

Allah rızası için bir iyilik hamlesi görecek de ona canıyla malıyla omuz vermeyecek, bu mümkün değildir.

Bir hizmet geliştirmeye çalışanların heyecanlarını ilk paylaşacakları insanlardan biri olmuştur  hep. Ve kapısı çalındığında, hiç kimsenin heyecanını boşa çıkarmamış, hem o heyecanı beslemiş, hem de o heyecanın hizmet olarak ete kemiğe bürünmesinde ilk harcı koymaktan kaçınmamıştır.

Hani denir ya, insanlar varlık sahibi oldukça, dünya ile ilişkileri arttıkça, manevi alakaları zayıflar, modern zamanların Müslüman zenginleri böyle olur, işte bu çarpık şablonu bozan ve adeta bizlerin ölen insanların arkasından söylediğimiz “İnna lillah - Biz Allah’a aitiz” kelam- ilahisini, hayatta iken kendisi için kullanan bir insan görmek isteyen Fahreddin Tivnikli’nin hayatına bakabilir.

Dostumdu, kardeşimdi. Adeta ailemden biriydi. İçimde gurbet hissi var. Yalnızlaştım gibi hissediyorum kendimi.

59 yaşındaydı. Hep genç kaldı. En ağır hastalık günlerinde bile “Hasta” gibi muamele edilmesine izin vermedi, çünkü hizmet diriliği son anına kadar devam etti.

İslam’ın bir sadaka-i cariye müessesesi vardır. Sevabı ebediyyete kadar devam edecek iyilikler için kullanılır bu ifade. Bir tohum atmışsınız, meyvesini asırlar yemiş. Bir kitap yazmışsınız, asırlar okumuş. Bir insan yetiştirmişsiniz, izinde iyilik çınarları büyümüş. Bunlar mahşer günü akıp gelecek sizin yanınıza.

Yaşıyor olsaydı belki söyleyemezdim, ama şimdi Fahreddin Bey’in geride sayısız sadaka-i cariye bırakmış bir insan olduğunu söyleyebilirim.

Hani insanın içinden, meyvelerin devşirilmesi gününü görseydi, dileği geçiyor ama bütün meyvelerin devrişileceği günde her şeyi görecektir mutlaka. Belki de gerçek sevinç o günün sevincidir.

Fahreddin bey kardeşime, sonsuz rahmetler diliyorum. Başta Osman Nuri Topbaş Hocam ve Abdullah Tivnikli kardeşim olmak üzere bütün ailenin hüznünü kalbimde paylaşıyorum. Bütün dünyadaki dostlarına taziyelerimi sunuyorum. Cennette cem olmayı diliyorum. Fatihalar gönderiyorum.

Kaynak: Star Gazetesi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.