Hindistan'da Müslümanlara Eşitsizlik

Hindistan’ın Batı Bengal eyaletinde yaşayan Müslüman azınlığın eşitsizliklerle karşı karşıya olduğu bildirildi.

Ülkede kısa bir süre önce yapılan genel seçimler sırasında başlıca tartışma konularından biri olan “azınlık hakları” meselesinde, büyük ölçüde Müslümanlara odaklanılırken, “Batı Bengal’de Müslümanların Statüsü” başlıklı araştırma raporu, eyalette Müslüman azınlığın durumunun pek de iç açıcı olmadığını gösterdi.

HİNDİSTAN’DA MÜSLÜMANLARIN EĞİTİMİ İÇ KARARTICI

Düşünce kuruluşları Association SNAP ve Guidance Guild’in, Batı Bengal eyaletinde 100 bin haneyle yaptığı, Müslüman topluluk içindeki farklılıkların da incelendiği araştırmanın raporunda, “bu hanelerin yaklaşık yüzde 65’inde düşük gelirli ailelerin yaşadığı, istikrarlı bir yaşam biçiminin var olmadığının” gözlendiği belirtildi.

Düşük gelirli hanelerin neredeyse yarısında, geçici işçi olarak çalışanların yaşadığı, Müslümanların eğitim seviyesinin de “iç karartıcı” olduğu görüldü. Hanelerin yüzde 17’sinden fazlasında okur-yazar yetişkin bulunmadığı, yarısından fazlasında ilkokuldan sonra öğrenim görmeye devam eden olmadığı gözlendi.

SADECE MÜSLÜMANLARIN ÇOCUKLARI DİNİ OKULLARA GİTMİYOR

Öte yandan Müslümanlarla ilgili yaygın inanışları yalanlayan rapora göre, eyalette Müslümanların çocukları sadece dini okullara gitmiyor, kızlar ortaokula ve liseye kaydediliyor ve Müslümanlar modern sağlık hizmetlerini kullanıyor.

Rapor ayrıca, kırsal kesimde yaşayan Müslümanların yüzde 90’ından fazlasının Bengalce konuştuğunu, sadece çok küçük bir bölümünün ana dilinin Urduca olduğunu ortaya koydu.

Batı Bengal’de Hindularla Müslümanların birçok bölgede bir arada eşit oranlarda yaşadığı, azınlık mahalleleri kurulmadığına da dikkat çekildi. 2001 yılı verilerine göre, Batı Bengal’de nüfusun dörtte birini Müslümanlar oluşturuyor.

 Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.