Hicaz Demir Yolu Restore Edilecek

Kutsal topraklara giden kişilerin yolunu kısaltmak için kullandığı, Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid'in talimatıyla 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa edilen Hicaz Demir Yolu, Türkiye'nin desteğiyle restore edilecek.

Ürdün Hicaz Demir Yolu Kurumu Genel Müdürü Salah el-Luzi, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin mirası olarak nitelediği Hicaz Demir Yolu'na ilişkin 2010'da Paris'te eski Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürü Süleyman Karaman'la, 2011'de de Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanı Serdar Çam'la görüştüğünü ifade etti.

ORTADOĞU'DAKİ EN ESKİ DEMİR YOLU

Hicaz Demir Yolu'nun amacının kutsal topraklara giden kişilerin yolunu kısaltmak olduğunu belirten Luzi, "Hicaz, Ortadoğu'daki en eski demir yolu. Hala kullanılıyor. Suriye'ye yapılan seferler ise son olaylar nedeniyle durduruldu." dedi.

Şu anda çeşitli amaçlarla kullanılan 9 tren olduğunu ve gelecek yıl 3 treni daha kullanmaya başlayacaklarını aktaran Luzi, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun mart ayının sonundaki Ürdün ziyaretinde Hicaz Demir Yolu'nun restorasyonuna ilişkin bir anlaşma imzalandığını hatırlattı. Luzi, TİKA ve Ürdün Hicaz Demir Yolu Kurumu arasında imzalanan anlaşmaya ilişkin şu bilgileri verdi:

"Anlaşma 3 ana bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, demir yolunun tarihine ve yapımına ilişkin resimlerle istasyonlarda kullanılan bazı aletlerin sergilendiği 3 bin metrekare büyüklüğünde 3 milyon Avroluk müzenin açılması, ikinci bölüm ise ilk aşamada Osmanlı'dan kalan 9 binanın restore edilmesini kapsıyor. Son bölüm de Türkiye'nin Hicaz Demir Yolu Kurumuna 150 bin avro değerinde iş makinesi hediye etmesini içeriyor."

Demir yolları kadrolarının eğitimi için de merkezler ve enstitüler açılması gerektiğini dile getiren Luzi, bunu da Türkiye'yle iş birliği içinde olarak yapmak istediklerini söyledi.

Hicaz Demir Yolu, Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid'in talimatıyla 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa edilmişti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.