Hayra Vesile Olan Eğitim

Hamiyetperver varlıklı insanlar, hususiyle kabiliyetli yavruların iyi bir eğitim almasında yardımcı olmayı bir vazife bilmelidirler. Eğitimciler de “Hayır” demeyi bir meslek hâline getirmemeli, “problemin çözümüne nasıl yardımcı olarabilirim?” yaklaşımı sergileyebilmelidirler.

Milli Şairimiz Mehmet Âkif beyin kızı Cemile Hanım anlatıyor:

“Heybeliada’ya gelince babam hemen bir çamın altına oturur, arkasını çama dayar, saatlerce burada dalardı. İki saat, üç saat geçer, bir kelime konuşmazdı. Nefes aldığı bile işitilmeyecek kadar dikkat ve huşu içinde, yalnız gözleri hareket ediyordu. Ortalık kararır yahut gece yarısı olur:

“Baba artık gidelim” derim, “Peki!” der, fakat gene oturur. Biraz sonra gene tekrar ederim. Yavaş yavaş harekete gelir, hiç de oradan ayrılmak istemeyerek bastonuna dayana dayana eve dönerdik.

Bir gün mektebe giderken çantamın eskiliğinden dolayı ağlamıştım. Onun üzerine babam bize bir çocukluk hatırasını nakletti:

“Babam beni İdâdî Mektebi’ne yazdırmak üzere götürdü. Kaydettiler. Fakat mektebe verilmesi lazım gelen bir para istediler. Babamın parası yetmedi. Baktım, çok canı sıkıldı. Evirip çevirip saatine bakmaya başladı.

“Baba, niye saate bakıyorsun?” dedim.

“Bu gümüştür, dedi; bunu rehin verirsem istedikleri parayı bulabilirim.”

Babamın beni okutmak için gösterdiği bu fedakârlık karşısında çok müteessir oldum. Ağlamaya başladım.

“Baba”, dedim, “Ben mektepten vazgeçtim. Haydi, gidelim.”

İşte çocuklar biz bu şartlar altında okuduk. Siz şimdi çantanızın rengi biraz solmuş diye ağlıyorsunuz.

“Peki, baba sonra ne oldu? Mektebe gitmediniz mi?”

“Gittim. Babamın parasının çıkışmadığını görünce güvendiler. Sonra verirsiniz, dediler.”[1]

PROBLEM ÇÖZEN İNSAN

Eğitim, masraflı bir hizmet alanıdır; fakat sonunda umulmayan bereketler ortaya çıkar. Umumiyetle birçok anne-baba, çocukları adına fedâkârlıkta bulunmak isterler. Ancak herkesin durumu aynı değildir. Böyle zamanlarda hamiyetperver varlıklı insanlar, hususiyle kabiliyetli yavruların iyi bir eğitim almasında yardımcı olmayı bir vazife bilmelidirler. Eğitimciler de “Hayır” demeyi bir meslek hâline getirmemeli, “problemin çözümüne nasıl yardımcı olarabilirim?” yaklaşımı sergileyebilmelidirler. O gün Mehmed Âkif beyin babasına yardımcı olan eğitim personeli, ne büyük bir hayra vesile olduklarını öğrendiklerinde, kimbilir ne kadar şükretmişlerdir. Öyleyse her şey paradan ibaret değildir.

[1] Avni Arslan, Yakın Tarihten Unutulmayan Hatıralar, s. 172-173.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.