Hayırlı Selfi Çekim

Selfie, selfi ya da özçekim dediğimiz şey, yaşadığımız dönemin bir teknoloji tabiri olmakla kalmıyor, hayatımızın içinde de bir yerlerde duruyor. Sosyal medyada paylaşım yaparken dikkat etmemiz gereken hususlar...

Akıllı telefonlarımızla özçekim yapıyoruz, çekiyoruz beğenmeyip siliyoruz, paylaşıyoruz, yakınlarımıza gönderiyoruz. Meşrû daire içerisinde bunlar çağımızın bir imkânı ve kimsenin diyecek sözü yok bunlara… Ancak çekilen her fotoğrafa başkalarının ulaşma imkânı olduğunu da unutmayalım.

Arzu edilen şudur; teknolojiyi hayra kullanalım, teknolojinin nimetleriyle hayırda yarışalım. Bildiklerimizi paylaşalım, bilmediklerimizi öğrenelim bu nimet sayesinde… Fakat tesettürlü bir hanım, her fotoğraf karesinde olmamalı… Yahut çevresindekilere karşı bir sınır koymalı, arkadaşlarının fotoğraflarını cömertçe paylaşmasına göz yummamalı.

TESETTÜR AYETLERİ SOSYAL MEDYAYI DA KAPSIYOR

Artık erkek anneleri görücü gitmeden evvel, gelin adayı kızları sosyal medyada etiketlendiği fotoğraflarda görüp beğeniyor. Tabiî, annenin görmesinin masumiyeti yanında oğlu o resme defalarca bakmış oluyor. Tesettür âyetlerinin sosyal medyayı da kapsadığını unutmayalım.

Evdeki hâlimizle, piknikte, göl, deniz, dağ-dere kenarlarında sevdiklerimizle verdiğimiz görüntüleri, sosyal medyada öylece paylaşmayalım. Tesettürümüzde bir eksiklik görüyorsak bu paylaşımdan vazgeçelim.

SELFİ ÇEKERKEN BAHANELERE SARILMAYALIM

“-Benim takipçilerim yalnızca arkadaşlarım, akrabalarım, bayan tanıdıklarım…” bahanelerine sığınmayalım.

Sadece yaşadığımız ülkede hanımının telefonunu alıp resimlerine bakan, mesajlarını okuyan, sosyal medya hesaplarına giren pek çok erkek var. Kendi telefonumuzda kalacak bile olsa, mahrem fotoğraflarımızı ya şifreli dosya içerisinde muhafaza edelim yahut en yakın arkadaşımız bile olsa kimse ile paylaşmayalım. Zira sosyal medya öyle hızlı, öyle akılalmaz bir teknoloji ile ilerliyor ki, bir anlık gafleti bile affetmiyor.

Rabbimiz nefsimizi, neslimizi, Ümmet-i Muhammed’i her dâim muhafaza buyursun. Dünya’da ve âhirette sırlarımızı ifşâ etmesin. Sır ifşâ edenlerden eylemesin. Âmin.

Kaynak: Fatma Çatak, Şebnem Dergisi, 41. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.