Hat Sanatını Kıymetli Kılan 3 Sebep

Hattat Hamid Aytaç, Hat sanatını kıymetli yapan 3 sebebi açıklıyor.

Hattatlar, kâinâtın Hâlık’ı ve Sâni‘i olan Allâh’ın bu âlemde tecellî ettirdiği güzellikleri derin bir vukûf ve müşâhede ile eserlerine aksettirmeye gayret etmişler ve tabiattan aldıkları denge ölçülerini kendi muhayyilelerinde birbirleriyle yeni terkiplere sokup çoğaltarak hüsn-i hattı hayâl ötesi bir zirveye ulaştırmışlardır.

İfâde etmek îcâb eder ki, dün­yada hiçbir yazı, böylesine bir sanat eseri sayılacak bir seviyeye ulaştırılamamıştır. Buna dâir bir hâtırâyı zikredelim:

Hattat Hâmid Aytaç, Paşabahçe cam fabrikasında bir sipariş üzerine tabaklara “hüsn-i hat” yazmakla meşgulken yanına bir va­zi­feli gelir. Bir müddet kendisini hayran hayran seyredip takdir ettikten sonra merakla:

“–Hocam!.. Diğer yazılarda bu seviyeyi göremiyoruz! Bu hârika sanatın böyle bir zirveye ulaşması nasıl oldu?” diye sorar.

Üstad Hâmid Aytaç:

“–Üç temel husûsiyet ile...” der ve şunları söyler:

“–Bu yazı;

  1. Bin senelik bir tekâmül,
  2. Yapısında meknûz sanat istîdâdı, yani şeklinde yumuşaklık ve kavislerin bulunması, bunun da insan hâlet-i rûhiyesiyle tenâsüp arz etmesi,
  3. Aralıksız devam eden bir dînî gayret ve heyecan neticesinde böylesine bir sanat hâlinde hârikalaştı. Çizgileri, ruhları teshîr eden, sessiz fakat son derece akıcı bir şiir şekline büründü.

Bunların içinde en mühim faktör de, üçüncüsüdür. Zira hattatlar, Kur’ân-ı Kerîm’i en güzel şekilde yazıp çoğaltmak ihtiyacıyla temeyyüz etmiş insanlardır. Yani bu yazıyı hüsn-i hat yapan, Kur’ân yazma gayretidir.” der.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.