Hasan Kamil Yılmaz İstanbul Müftüsü Oldu

İstanbul Müftülüğüne, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz atandı. İstanbul’da Haseki Abdurrahman Gürses Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirilen devir-teslim töreninde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yılmaz, görevi İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Rahmi Yaran'dan devraldı.

Devir-teslim törenine katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, ilim ve hikmetin imbiğinden geçmemiş hiçbir sözü mihraba ve minbere taşımayız. Helali haram, haramı helal yapmak gibi bir hakkımız ve haddimiz yoktur. Biz, Din-i Mübin-i İslam ne demişse, hangi davranışı helal görmüşse onu helal, hangi davranışı haram görmüşse onu haram olarak görmek ve anlatmakla yükümlüyüz" dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hiçbir insanın hayat tarzı üzerinde baskı kurmak gibi bir düşüncesi olmadığını da belirten Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Bunu söylerken de hiçbir insanın hayat tarzı üzerinde baskı kurmak gibi bir düşüncemiz olmaz. Sanki Diyanet İşleri Başkanlığı, her cuma 15-20 milyonu bulan Müslümanlarla camide bir araya gelip, camiye gelmeyen kardeşleri aleyhine, onların hayat tarzı hakkında konuşmalar yapıyor gibi bir düşünce ve atmosfer oluşturuldu. Bu tamamen yanlıştır" şeklinde konuştu.

İslam coğrafyasının çok zor bir dönemden geçtiğini hatırlatan Başkan Görmez, hiçbir kurumun tek başına kendine yetemeyeceğini, tüm insanların ne yapıp edip, ortak aklı ve ortak hikmeti birleştirerek, bunu bir güce dönüştürmesi gerektiğini, camilerdeki kürsülerle ilahiyat fakültelerindeki kürsülerin birleştirilmesi gerektiğini kaydederek şunları söyledi;

"HELALİ HARAM, HARAMI HELAL YAPMAK GİBİ BİR HAKKIMIZ VE HADDİMİZ YOKTUR"

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak ilim ve hikmetin imbiğinden geçmemiş hiçbir sözü mihraba ve minbere taşımadık. Helali haram, haramı helal yapmak gibi bir hakkımız ve haddimiz yoktur. Biz, Din-i Mübin-i İslam ne demişse, hangi davranışı helal görmüşse onu helal, hangi davranışı haram görmüşse onu haram olarak görmek ve anlatmakla yükümlüyüz. Bunu yaparken de hem Kuran'ın imbiğinden geçirerek, hem sünnetin imbiğinden geçirerek, hem din ile hayat arasındaki ilişkiyi, vahiy ile akıl arasındaki ilişkiyi göz ardı etmeden, bugün söylenmesi gereken dil ve üslubun ne olduğuna, nasıl olması gerektiğine dikkat ederek söyleriz. Bunu söylerken de hiçbir insanın hayat tarzı üzerinde baskı kurmak gibi bir düşüncemiz olmaz.

https://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=1TFGwTndCa8

DİYANET ALEYHİNE BİR DÜŞÜNCE OLUŞTURULDU

Allah, Müslümanlara "dinde zorlama olamayacağı" noktasında kesin emir buyurdu. Dinde zorlamanın sadece nifakı ortaya çıkaracağını bildiğimiz için biz, sadece güvenilir nasihatçi makamında kalarak ama Allah'ın dini ne diyorsa, bunu da ilmin ve hikmetin imbiğinden geçirerek topluma takdim ederiz. Bu bizim vazifemiz. Sanki Diyanet İşleri Başkanlığı, her cuma 15-20 milyonu bulan Müslümanlarla camide bir araya gelip, camiye gelmeyen kardeşleri aleyhine, onların hayat tarzı hakkında konuşmalar yapıyor gibi bir düşünce ve atmosfer oluşturuldu. Bu tamamen yanlıştır.

Her Cuma camilere gelenlerle birlikte gelmeyenlere de dua edilir. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, 'Müslümanım' diyen her kardeşimize vazifeyi hizmet biliriz. Dindar ve dindar olmayan gibi bir tasnif etmek gibi hakkımız ve haddimiz olmaz. Biz bütün insanlığa bir ümmet gözüyle bakarız. Bu ümmeti ikiye ayırırız, ümmet-i icabet ve ümmet-i davet. Bu düşüncelerle bu şekilde Diyanet İşleri Teşkilatı hizmetine devam edecek. Sadece bu ülke için değil, bütün İslam coğrafyası için Diyanet İşleri Teşkilatı çok önemlidir. Vahdetimizi ayağa kaldırarak, zor durumda olan kardeşlerimize yardımcı olacağız.

AKADEMİK KÜRSÜ İLE CAMİDEKİ KÜRSÜ ARASINDAKİ MESAFEYİ KAPATMAMIZ GEREKİYOR

2000’li yıllardan beri üniversiteler ve camiler arasındaki eğitim mesafelerini kaldırmak için uğraştıklarını ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Üniversitelerdeki akademik kürsüyle camilerdeki irşat kürsüsü arasındaki farkı azaltmak yahut kaldırmak için bir çaba içerisinde olduk. Biz bunun ülkemiz için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Gerçekten ilim ve hikmet üzerinde yürüyen akademik kürsülerle camilerimiz arasındaki mesafeyi kapatmak, bu iki kürsüyü mutlaka birleştirmemiz gerekiyor.” dedi.

İSTANBUL'UN MR'INI ÇEKECEĞİZ

İstanbul Müftülüğüne atanan Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Avrupa'daki 19 ülkeden büyük olan İstanbul'da, mevcut nüfus ve büyüklüğüne rağmen cami ve din görevlisinin eksik olduğunu dile getirerek, müftülükte nasıl bir profil çizileceğini anlattı.

İlk işlerinin kentin MR'ını çekmek olacağını aktaran Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İstanbul'umuzu 'nereye kadar taşıyabiliriz'i görmeye çalışacağız. İmam hatipler, ilahiyat fakülteleri, Kur'an kursları, cami dernekleri ve STK'larla iletişimimizi güçlü kılacağız. İrfan ekolleri dediğimiz yapılar var. Bunların belli bir mesafede ve hepsine eşit olmak şartıyla ilişkilerimizi güçlendireceğiz. Zaman zaman bunlarla bir araya gelerek, bunlara rehberlik etmenin yollarına bulacağız. Müftülüklerimiz bir rehabilitasyon limanı olsunlar. Açık kapı günleri yaparak, halkla görüşme günleri yapmayı planlıyoruz. İnsanları dinlemek, sorularını cevaplamaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. 'Kitap kafe' türü mekanlar yaparak gençlerimizi buralara çekmeyi planlıyoruz."

ADALETLİ OLMAYA ÇALIŞTIM

Görevini Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz'a devreden Prof. Dr. Rahmi Yaran ise İstanbul Müftülüğü görevini 5 yıldır yürüttüğünü hatırlatarak, bu süre içerisinde adaletli olmaya çok dikkat ettiğini vurguladı.

Müftü Yaran, "Bilhassa sınavlarda hiç kimseye hakkı olandan ne aşağı ne de yukarı not verilmemesini komisyon üyelerimizden rica ettim. Bana ait yetkileri kullanmaya ve yetkilerimin bir başkası tarafından kullanılmamasına çok özen gösterdim. Cemaatlere ve sivil toplum kuruluşlarına karşı eşit mesafede durmaya dikkat ettim. Belli bir hassasiyet ve nezaket içerisinde ilişkilerimi devam ettirdim." dedi.

BİZİM YAPABİLECEĞİMİZ EN ÖNEMLİ HUSUS

Müftü Yaran, törende yaptığı konuşmada şöyle konuştu;

"Dünya, 100 sene önceki Osmanlı coğrafyasını yeniden dizayn etmenin peşinde. Gelişen ve büyüyen Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarını bozmak isteyen çevreler var. Bunlara karşı bizim yapabileceğimiz en önemli husus, birlik ve beraberliğimizi devam ettirmektir. Birlik ve beraberliğin devamı konusunda gerek 15 Temmuz ve ondan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftülerimizin ne kadar etkili olduğu izahtan vareste bir durumdur. Bu güç birliği inşallah böyle devam edecek. Tefrikadan uzak bir hayat, tefrikadan uzak bir Türkiye, tefrikadan uzak bir dünya ama öncelikle İslam dünyası inşallah muzaffer olacaktır. Müslüman güç kazandıkça şükrü artar. Müslüman olmayanlar ise güç kazandıkça kibir sahibi olur.

Rahmi Yaran, görevini gönül rahatlığı içinde devrettiğini ifade ederek, Hasan Kamil Yılmaz'a başarılar diledi. Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz ise, kendisini bu göreve layık gören herkese teşekkür etti.

Törene, İstanbul eski müftülerinden Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse ve eski dekanlardan Prof. Dr. Raşit Küçük ile ilçe müftüleri katıldı.

Devir-teslim töreni, Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in Yılmaz'a cübbesini giydirmesinin ardından, halef ve selefin birbirine çiçek ve plaket takdim etmesiyle sona erdi.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.