Hasan Baba Kimdir?

Araştırmacı-Yazar Fahri Sarrafoğlu, zamanında İstanbullular tarafından sevilen ve bütün “meczubların reisi” olarak bilinen Derviş, Veli Köpekçi Hasan Baba’yı anlatıyor.

KÖPEKÇİ HASAN BABA

Hasan Baba, 1800’lü senelerin sonunda İstanbul’da yaşamış meczub velilerdendi ve zamanında bütün “meczubların reisi” gibi idi. Kimseden on para almaz. Yanındaki meczublarla ne yer, ne yapar kimse bilmezdi. Daima Edirnekapı semtine gittiği için orada oturduğu zannolunurdu. Kendisine bir şey sorulduğu zaman yanlış kafiyeli cümlelerle cevap verirdi. Ve ehemmiyet verdiği mesele olursa “yazın” der ve sözlerini yazdırırdı. Hasan Baba’nın kerametleri çoktur. Köpeklere “Gelin!” diye emir verdiği vakit, civarda ne kadar köpek varsa akın akın yanına gelir, o da onlara küfe ile ekmek getirir, doğrar ve yedirirmiş. Hiçbir köpek diğerinin yiyeceğine el uzatmazmış.

Bir gün nasıl bir köpeğin ağzındaki lokmayı diğer bir köpek kapmış. Köpekçi Hasan Baba hemen köpeğin kulaklarını çekerek; “Yolsuzsun üç gün huzuruma çıkmayacaksın” diye tekdir etmiş. O vakit bu işe tesadüfen şahit olan oradaki sıra kasaplardan meraklı bir kasap da köpeğe boya ile derhal bir marka vurarak; “Bakalım hakikaten üç gün bu köpek huzura gelmeyecek mi?” diye dikkat etmiş.

Cezalı köpek hakikaten üç gün ağacın dibinde yatmış, diğer köpekler ekmeklerini yedikleri halde onların yanına dahi yaklaşmamış, nihayet dördüncü gün o da Hasan Baba’nın yanına gelerek nasibini almış.

BİR BAYRAM GÜNÜ

Hasan Baba bir bayram günü Fatih Camisi’nde namazdan evvel elinde bir tasavvuf kitabı olduğu halde derse çıkıyor. Cami-i Şerif, mükellef insanlarla dolu. Çıt yok... Hasan Baba ise elindeki kitabın sahifelerini gayet ağır bir şekilde çeviriyor. Bu iş tam bir saat sürüyor.

Nihayet kitabın son sahifesini de çevirdikten sonra yüksek sesle:

- “Ey cemaat. Ders âşık karibe okutulacaktı. Buradakiler ise hepsi garip. Onun için ders ahirete kaldı.” diyerek bir fatiha çekiyor. Hasan Baba’nın “karib” kelimesinden kastettiği mana Hakk’a yakınlık “garib” ise Hak'tan uzaklaşmıştır. Bunları söylemekle, vefat edeceğini bildiriyor. Nitekim birkaç gün sonra vefat eder.

Hasan Baba’nın kabri Edirnekapı Mezarlığı’nda Savaklar-Otakçıbaşı Sokaktadır. (Vehbi Tülek, Meczubların Reisi: Hasan Baba, Türkiye)

 

İslam ve İhsan

İSTANBUL'UN 100 DÎVÂNESİ

İstanbul'un 100 Dîvânesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.