Halifelik Osmanlı’ya Nasıl Geçti?

Safevilere karşı 1514 yılında kazanılan Çaldıran savaşından sonra Yavuz Sultan Selim hedefini güney komşusu Memlûk Sultanlığı üzerine çevirmişti. Peki halifelik Osmanlı’ya nasıl geçti? Mercidabık ve Ridaniye zaferleri nasıl kazanıldı? Kısaca halifeliğin Osmanlı’ya geçişi.

1516 yılında Yavuz Sultan Selim, ordusuyla Memlûk Sultanlığı’na karşı Suriye ve Mısır seferine çıktı. Suriye’de Memlûklu hükümdarı Kansu Gavri komutasındaki Memlûk ordusuna karşı 24 Ağustos 1516’da Mercidabık Muharebesi’ni kazanan Yavuz Sultan Selim Han komutasındaki Osmanlı ordusu Halep, Hama, Humus ve Şam’ı teslim aldı.

Ardından Lübnan emirleri de Osmanlı hakimiyetini kabul etti. 21 Aralık 1516’da Sadrazam Hadım Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Han Yunus Muharebesi’nde Memlûklu emirlerinden Canberdi Gazali’yi yenerek yoluna devam etti. I. Selim, Kudüs’ü teslim alıp ziyaret ettikten sonra Osmanlı ordusu Gazze’ye yöneldi.

MEMLÛK SULTANI BARIŞ TEKLİFİNİ REDDEDİYOR

Mercidabık Muharebesi’nden sonra Memlûk Sultanlığı'nın başına geçen Tomanbay; Osmanlı hakimiyetini kabul etmediği gibi, barış teklifi için gelen Osmanlı elçisini de öldürtmüştü. I. Selim, ordusuyla birlikte Sina Çölü’nü 13 gün içinde (3 Ocak-16 Ocak) geçerek, Ridaniye'de Memlûk Ordusu ile karşılaştı.

Ridaniye'de yeni Memlûk Sultanı Tomanbay, Venedikliler'den top ve silah alarak kuvvetli bir savunma hattı kurmuştu. Memlûk Ordusu’na, El-Mukaddam Dağı'nın etrafını dolaşarak güneyden saldıran I. Selim, bu manevra sayesinde Memlûk Ordusu’nun yönleri sabit olan toplarını etkisiz hale getirdi.

OSMANLI VEZİRİÂZAMINA SUİKAST YAPILDI

Memlûk Sultanı Tomanbay, çok büyük çabalarla yaptığı savaş hazırlıklarına rağmen, 22 Ocak günü Ridaniye Muharebesini kaybetmekte olduğunu anlayınca en cesur askerleri ile bir birlik kurup Osmanlı komuta merkezine bir baskın düzenledi. Sultan Selim'in otağı sandığı veziriazamın çadırına girdi ve Veziriazam Sinan Paşa öldürüldü.

“MISIR’I ALDIK AMA SİNAN’I KAYBETTİK!”

Vezir Yunus Paşa, Memlûklara karşı zaferin kazanıldığını ve Tomanbay’ın kaçtığını, Sultan Selim Hana bildirdiğinde, Sultan Selim Han “Lala Lala! Mısır’ı aldık ama Sinan’ı kaybettik. Sinan’ı, Mısır’a değişmezdim. Sinan’sız Mısır’da ne güzellik olur?” sözleriyle Sinan Paşanın, yanındaki kıymetini belirtti. Bu suikast baskınının da istenen hedefi bulmaması sonucu, Tomanbay savaş alanından çekildi.

22 Ocak 1517’de Ridaniye Zaferi kazanıldı.

Kahire'yi hiç zayiat ve şehrin sosyal ve ekonomik hayatına zarar vermeden ele geçirmek niyetiyle 25 Ocak'ta Selim direniş göstermeden teslim olan bütün Memlûkluların affedileceğini ilan etmişti. Fakat Tomanbay ve ona yakın Memlûklu komutanları gerilla tipi direniş organize etmeye başladılar ve bu nedenle Kahire ancak üç gün süren çok şiddetli sokak savaşlarından sonra ele geçirilebildi ve şehir kısmen yıkıldı ve binlerce kişi öldü.

HALİFELİĞİN OSMANLI’YA GEÇİŞİ

4 Şubat 1517’de I. Selim törenle Kahire'ye girdi ve “Yusuf Nebi Tahtı”na oturdu. Memlûklular, Nil deltasında ve Yukarı Mısır'da direnişe devam ettiler. Fakat fazla zaman geçmeden Osmanlı güçleri bu direniş merkezlerini bertaraf edip Tomanbay'ı yakalamayı başardılar. Tomanbay, 13 Nisan 1517'de Kahire kale kapısında asılarak idam edildi.

Bu zaferle birlikte Memlûk Sultanlığı yıkılmış, bütün toprakları Osmanlı egemenliğine girmiştir. Memlûk Sultanlığı tarihe karışmış, Osmanlı Devleti Mısır'a hakim olmuş ve Halifelik Osmanlılara geçmiştir. Mısır'daki kutsal emanetler İstanbul'a getirilmiştir. Osmanlı Devleti, Doğu Akdeniz'in ve Baharat yolu'nun tek hakimi durumuna yükselmiş; Kızıldeniz ve Hint Okyanusuna açılmıştır.

İslam ve İhsan

HALİFELİĞİN KALDIRILMASI

Halifeliğin Kaldırılması

HİLAFET NEDİR? HALİFE KİME DENİR?

Hilafet Nedir? Halife Kime Denir?

OSMANLI DEVLETİ KISACA

Osmanlı Devleti Kısaca

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Halifelik nasıl geçmiş selim e ne olmuşta kendine halife denmiş. Anlamadım

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.