Halepli Çocuklar Günde Sadece Bir Öğün Yemek Yiyor

Suriye'de iki ayı aşkın süredir rejimin kuşatması altındaki Halep, açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Gıda yardımlarının ulaştırılamadığı kentte, yiyecek azalmaya başladı. Bu durumdan en çok çocuklar etkileniyor.

Ağustos ayından bu yana rejimin kuşatması altındaki Halep'in muhalif bölgelerinde kıtlık kendini hissettirmeye başladı.

BM'nin yardım konvoylarının kente girişine izin verilmediği için muhalif bölgeler açlık tehlikesiyle karşı karşıya.

Muhaliflere yakın haber ajansı STEP, kuşatma altındaki Halep'in çocuklarının bu durumdan nasıl etkilendiğini göstermek için onlara gün içerisinde ne yediklerini sordu.

Çocukların çoğu, günde sadece bir öğün yemek yediklerini söyledi. En çok tüketilen gıda maddeleri; pilav, bulgur ve mercimek.

AÇLIKLA KARŞI KARŞIYALAR

Rejim, muhaliflerin ellerindeki bazı bölgeleri kuşatarak 'açlık silahını' kullanıyor.

Humus’un eski mahallesi, Şam’ın kırsalındaki Yermuk Kampı, Madaya ve Zebadani bölgeleri, rejimin aynı taktiği kullandığı bölgelerin başında geliyor.

Rejimin, BM yardımları dahil herhangi bir gıda maddesinin girmesine izin vermediği Madaya bölgesinde en az 70 sivil açlıktan ölmüştü.

Kuşatmanın uzun süre devam etmesi durumunda 300 bin sivilin yaşadığı tahmin edilen Halep,  40 bin nüfusa sahip Madaya’da yaşanan açlık krizinden daha kötü bir senaryo ile karşı karşıya kalabilir.

HALEP KUŞATMA ALTINDA

Halep'in batı kısmını kontrol eden rejim, 2013'ten beri muhaliflerin denetiminde olan doğu mahallelerini de ele geçirmek için Nisan 2016'dan sonra saldırılarını yoğunlaştırmıştı. Rejim ve yanında savaşan İran destekli Şii milisler, Rusya'nın havadan verdiği destekle Temmuz'da Kastillo yolunu alarak muhaliflerin denetimindeki bölgeleri kuşatmıştı.

Muhalifler güneydeki Ramuse bölgesindeki askeri akademileri ele geçirerek kısa süreliğine bu kuşatmayı kırdı. Ancak rejim daha sonra bu bölgeyi yeniden alarak Halep'in muhalif bölgelerine yönelik kuşatmasını güçlendirmişti.

Kaynak: STEP ve El Cezire Türk

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.