Hakkaniyet Nedir?

Hakkaniyet: Hakka uygunluk, doğruluk ve adâlet, insaflı hareket anlamına gelmektedir.

HAKKANİYET KELİMESİNE ÖRNEKLER

Başkalarından beklediğimiz doğru hareketi önce biz, kendimiz gerçekleştirmeliyiz. Hadi bakalım! Karyolasına fazla yatak almış olanlar, bu fazlaları diğer ranzalara dağıtsınlar. Önce biz kendimiz, adâlet ve hakkâniyete riâyet etmeliyiz

ki, başkalarından da bunu beklemeye hakkımız olsun!” dedi.

*****

Gerçekten eğitimci, talebesinin karakter ve istîdâdını elindeki tesbih taneleri gibi tanımalı, herkesi kâbiliyeti yönünde yetiştirmeye gayret etmelidir. Meselâ, şâirliğe istîdâdı olan birini, insan rûhunun derinliklerine yönlendirmek îcâb eder. İdâreci olmaya istîdatlı kişiye ise adâlet, sevk ve idârenin nasıl yapılacağı, işi ehline vermenin ve hakkâniyetli davranmanın lüzûmu gibi hususlar telkin edilmelidir. Diğer meslekî kâbiliyetler de bunun gibidir. Ancak toplum için zarûrî olan bu kâbiliyetlerin her birinin eğitim tarzı farklı farklıdır.

*****

Bir iş yapacağın zaman öylesini tercih etmelisin ki, hakkâniyet itibâriyle en mûtedili, adâlet itibâriyle en kuşatıcı olanı ve halkın rızâsını kazanma bakımından herkesin durumunun gözetildiği bir iş olsun.

*****

Toplumun önünde bulunanların güzellikleri etrafına tesir ettiği gibi yanlış hareketleri de çevresindeki insanlar tarafından gayr-i ihtiyârî taklid edilir. Bundan dolayı idâreci, âdil ve iyi emsâl olmalı, hakkâniyetle hükmetmeli ve nefsânî

arzularını bertarâf etmelidir. Aksi hâlde menfî örnek olduğu kişilerin de vebâlini yüklenmiş olur. Yine bir idâreci, Allâh Teâlâ’nın, Dâvûd -aleyhisselâm-’a yaptığı şu îkâzı hiçbir zaman aklından çıkarmamalıdır:

“Ey Dâvûd! Muhakkak ki Biz seni yeryüzünde halîfe kıldık; şimdi insanlar arasında hak ile hükmet de hevâya tâbî olma ki (bu durum), seni Allâh yolundan saptırmasın...” (Sâd, 26)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.