Hakiki Müslümanın Özellikleri Nelerdir?

Musa Topbaş Efendi (Sadık Dânâ), hakîkî bir Müslümanın özelliklerini anlatıyor. 

Hakîkî Müslüman âilesini, büyüklerini, yurdunu ve bayrağını sever, insanlara karşı yumuşak davranır ve imkân buldukça herkese yardım eder. Annesini, babasını, büyüklerini sayar, küçüklerini sever hiç kimseyi incitmez. Temizliğe son derece dikkat eder (ifrata kaçmamak şartıyla) yediği içtiği, vücudu, eşyaları ve çevresi hep temiz olur.

Hakîkî Müslüman, kul olduğunu bilir ve kulluk vazîfelerini eksiksiz yapmaya uğraşır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya yarın ölecekmiş gibi âhiret için çalışır. Çoluk çocuğunu ahlâklı ve örnek bir Müslüman olarak yetiştirir, onlara Allah sevgisini, peygamber sevgisini, Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğretir ve tahsil yaptırır. Yalnız akraba, arkadaş ve komşuları ile değil, bütün insanlarla iyi geçinir ve kendisiyle iyi geçinilir.

HAKİKİ MÜSLÜMAN DİNİNİN İNCELİKLERİNİ ÖĞRENİR

Hakîkî Müslüman dîninin inceliklerini öğrenir, nîmetlere şükreder, yediği içtiği hep helâldir, kimsenin, malına canına, namusuna, göz dikmez. Hak yemez. Kötülük yapmaz kendisine yapılanlara sabreder. Hele hıyanet nedir bilmez. Haset edici, kıskanç ve kibirli değildir. Bilerek veya bilmeyerek bir günah işlerse hemen tevbe eder. Büyüklerine, ölmüş olan mü’minlere, arkadaşlarına ve çoluk çocuğuna dâimâ dua eder.

Hakîkî Müslüman işlerine son derece dikkatlidir. Zamanını boş geçirmez, çalışır, fakat rızkı Allah Teâlâ’dan bilir. Üzerine aldığı işi zamanında yapar. Kul hakkından çok korkar. Kusurları affeder, sırları ifşâ etmez, gizler. Hiçbir zaman zararlı söz söylemez, yazmaz ve okumaz. Kimse ile münâkaşa etmez ve kalbini kırmaz.

HAKİKİ MÜSLÜMAN HER ŞEYİYLE ÖRNEK OLUR

Hakîkî Müslüman her işiyle çevresine örnek olur. Kimse ile alay etmez, yalan söylemez. Fitne çıkarmaktan çok sakınır. Sabırlıdır, sinirlerine hâkimdir. Müslümanın gıybetini yapmaz. Riyâ hatırından bile geçmez. Tatlı dilli, güler yüzlü, sözü ve özü doğrudur. Son derece alçak gönüllü, mütevâzıdır. İffet sahibi, şefkatli, cömert, dürüst ve kibardır.

Hakîkî bir Müslüman, kötü huylardan uzak ve iyi huylara sahip olarak dünyada rahat ve huzur içinde yaşadığı gibi âhirette de sonsuz saadete erer.

İNSANA VERİLEN ŞEYLERİN EN HAYIRLISI GÜZEL HUDUR

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:

“İnsana verilen şeylerin hayırlısı güzel huydur.”

“İktisat, yani tutumlu olmak, dirlik ve düzenli olmanın yarısı; güzel huy da dînin yarısıdır.”

“Allah’a îmândan sonra, aklın başta gelen anlayışı utanma ve güzel huydur.”

“Kimin huyu kötü olursa, kendini azaba uğratır, kimin kalbinde üzüntüsü çoğalırsa vücudu hasta olur. Kim bir takım adamlarla münâkaşaya tutuşur, çekişirse kerâmeti gider. İnsanlığının derecesi düşer.”

“Müslüman kardeşine hakâret etmek, kişiye şer (işlemiş) olmak bakımından yeter.”

“(İşlerin sonucunu anlayan) akıl gibi bir tedbir olamaz. Nefsini kötülükten alıkoymak gibi verâ (ve takvâ) yoktur. Güzel huy gibi şeref mevcut değildir.”

“Kim ceza vermeye güçlü olduğu hâlde, öfkesini yutarsa, Allah da onu kıyâmet gününde yaratılmışların başları üzerine (geçecek yüce bir dereceye) davet eder. O kadar (itibar görür ki) dilediği huriyi almakta serbestlik verilir.”

“Dağ yerinden ayrıldı diye (bir haber) işitirseniz (söyleyeni) doğrulayınız ve fakat bir adam huyundan vazgeçmiştir diye duyacak olursanız (haberciyi) tasdik etmeyiniz. Çünkü o yaratılışı (tabiatı) üzerine bulunmuş olur.”

“Mîzana konulacak şeyler içinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey yoktur. Güzel ahlâk sahibi, güzel ahlâkı sayesinde nafile oruç ve namazla meşgul olanın derecesine ulaşır.” (Ebû’d-Derdâ)

Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-2. s. 199-207

Kaynak: Sadık Dânâ, Şebnem Dergisi, Sayı: 389

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.