Hadislerin Toplumla Buluşması

İslamiyet, fert ve toplumun dünya ve ahiret mutluluğunu her şeyin üzerinde tutan bir dindir. Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in dünyevî ve uhrevî işleri düzenleyen hadisleri bu mutluluğu sağlayacak prensiplerle doluydu.

Tevhid inancına dayalı yeni bir toplum inşâ etmekle vazifelendiren Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in her söz ve hareketinin topluma intikali bu bakımdan son derece önemliydi.

Ancak bu intikali sağlayan bazı etkenler vardır. Bunların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:

1- HAZRETİ PEYGAMBER'İN TEŞVİKİ

Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem İslam mesajının herkes tarafından duyulmasını arzu ediyordu. Bu evrensel mesajın insanlığa ulaştırılması hususunda sahabelerini bilinçlendirmiş, onları daima teşvik etmişti. Bu tavsiye doğrultusunda üstlendikleri sorumluluk bilinciyle İslam’ı yaymak üzere onlar da tüm dünyaya dağıldılar. Zira adalet arayan, hak ve hakikatten yoksun bütün insanlığın buna şiddetle ihtiyacı vardı.

Hazreti Peygamber'in bu konudaki teşviklerini gösteren bazı hadisler bu hususu açıkça ortaya koymaktadır.

"Bir ayet bile olsa Ben’den başkalarına tebliğ ediniz."[1]

"Burada bulunanlarınız, bulunmayanlarınıza, Ben’den işittiklerini tebliğ etsin. Çünkü olur ki burada bulunan kimse işittiğini kendisinden daha anlayışlı birisine ulaştırmış olur."[2]

2- SAHABENİN İLME DÜŞKÜNLÜĞÜ VE HADİS ÖĞRENME AZMİ

Sahabe Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamak, kendilerini cahiliye bataklığından kurtaran İslam’ı öğrenmek için bütün güçleriyle çalışıyorlardı. Bunun için de her türlü fedakârlığı yapmaktan çekinmiyorlardı.

Öyle ki sahabe Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den on ayet öğrendikleri zaman bunları iyice belleyip kendilerinde tatbik edinceye kadar diğerlerine geçmezlerdi. Onlar Kur'an-ı Kerim'i hem ilim olarak öğrenmişler hem de hayatlarında uygulamışlardı.

Sahabenin hadisi öğrenme ve başkalarına yayma hususundaki bu azim ve çabası, hadislerin topluma intikalinde çok büyük rol oynamıştır.

3- HAZRETİ PEYGAMBER'İN AİLELERİ

Peygamber eşlerinin hadislerin topluma intikalinde katkısı büyüktür. Bilhassa aile ve evlilik hayatına dair bilgiler Hazreti Peygamber'in hanımlarından öğreniliyordu. Özellikle Hazreti Aişe'nin bu konuda çok önemli hizmetleri vardır. O, bir çok sahabî ve tabiîye ilim öğretmiş, Hazreti Peygamber'den de bir çok hadis rivayet etmiştir. En çok hadis rivayet eden yedi sahabîden biridir.

4- HAZRETİ PEYGAMBER'İN ELÇİLERİ

Hazreti Peygamber yeni müslüman olmuş kabilelere Kur'an-ı Kerimi ve İslam dininin esaslarını öğretmek için, sahabeden bazılarını seçerek gönderirdi. Bunlar gittikleri yerlerde görevlerini yaparlarken Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sözlerini, uygulamalarını ve hükümlerini halka ulaştırırlardı.

Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu öğretmenlere bazı talimatlar verirdi. Mesela Ebu Musa el-Eş'arî ile Muaz b. Cebel'i Yemen taraflarına gönderirken "kolaylaştırın, güçleştirmeyin, müjdeleyin, nefret ettirmeyin, birbirinize uyun, muhalefet etmeyin."[3] şeklinde uyarıda bulunmuştur. Bu öğretmenler yoluyla da Hazreti Peygamber'in hadisleri topluma intikal etmiş oluyordu.

5- DIŞARIDAN GELEN ELÇİLER

Medine'ye, müslüman olmak, müslüman olduklarını bildirmek, İslam dininin esaslarını öğrenmek maksadıyla veya Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in çağrısına uyarak, çeşitli heyetler gelirdi. Bunlar Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabeyle görüşürler, onlardan bir şeyler öğrenirlerdi. Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den öğrendiklerini yurtlarına dönünce başkalarına naklederlerdi. Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de kendisinden öğrendiklerini başkalarına tebliğ etmelerini onlara emrederdi.

[1] Buhârî, Enbiyâ 50. Ayrıca bk. Tirmizî, İlm 13

[2] Buharî, Hac, 132, Ebu Dâvud, Hac, 63

[3] Buhari, İlim, 11, Megazi, 60; Müslim, Cihad, 4

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.