Hadisin Sözlük ve Terim Anlamı Nedir?

Hadis, sözlükte, yeni anlamına geldiği gibi hikâye, rivayet, tarihî malumat manasına da gelmektedir. Ancak kelimenin ağırlık kazanan manası "söz ve haber" dir. Kur'an-ı Kerim'de de genellikle bu manada kullanılmıştır.

Kur'an-ı Kerim'de:

"Artık Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze inanırlar?" [1]

"Musa'nın haberi sana geldi mi?" [2]

Terim olarak “hadis”; Hazreti Peygamber'in söz, fiil ve takrirlerinden ibaret olan Sünnetin sözle ifade edilmiş şeklidir.

HADİS KELİMESİNİN TERİM OLARAK KULLANILIŞI

Muhaddislere göre hadisin içine sadece Hazreti Peygamber'in söz, fiil ve takrirleri değil, O'nun fizikî ahvali yani şemâili ve sıfatları ile ilgili rivayetler de dâhildir. Hadis kelimesinin terim olarak kullanılışına Peygamberimizin hadislerinde de rastlanmaktadır.

Mesela bunlardan birisinde Ebû Hüreyre: "Ya Resûlallah! Kıyamet gününde Senin şefaatine nail olacak en mesut kimse kimdir? Sorusuna Yüce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem "Senin hadise karşı olan iştiyakını bildiğim için bu konuda hiç kimsenin bana senden evvel soru sormayacağını tahmin ediyordum. Kıyamet günü benim şefaatime nail olacak en mesut kimse samimiyetle ‘lâilâhe illallah’ diyen kimsedir" [3] buyurmuştur.

Bazı hadis uleması “hadis” kavramını yalnız Hazreti Peygamberin sözleri için değil sahabe ve tabiûndan nakledilen dini içerikli sözler için de kullanmışlarıdır.

Hadisle eş anlamlı olarak kullanılan bir kelime de haberdir. Ancak bu kelime geniş kapsamlı olup, içine dinî ya da dinî olmayan her türlü haber ve nakil girmektedir.

Bu kavramı başkalarından gelen haberlerden ayırt edebilmek için, Hazreti Peygamber'den gelen rivayetlere hadis, bu ilimle uğraşanlara da muhaddis denilmiştir. Sahabe, tâbiûn ve diğerlerinden nakledilen sözler de haber olarak isimlendirilmiştir.

DİPNOTLAR

[1] Casiye, 6

[2] Taha, 9

[3] Buhari, Sahih, I.33; IV.204

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.