Hac ve Umre İle İlgili Terimler

Günlük hayatımızda Hac ve Umre'ye dâir söylenen kelimeler ve anlamları...

ÂFÂK-ÂFÂKÎ

Sözlükte ufuklar anlamına gelen “âfâk”, “mîkât” sınırları dışında kalan bölgelere, “âfakî” ise bu bölgede yaşayanlara denir.

ALTINOLUK (MİZÂB)

Kâ’be’nin damında biriken yağmur sularının dışarıya akmasını sağlamak amacıyla Hatîm’in bulunduğu taraftaki duvarın üstüne yerleştirilen altından yapılmış oluktur.

ARAFAT

Sözlükte; bilme, anlama ve tanıma anlamlarındaki a-r-f kökünden türeyen “Arafat”, Mekke’nin 25 km. güney doğusunda ova görünümünde düz bir alanın adıdır. Doğu,

kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir. Arafat, Hıll bölgesinde Harem sınırları dışında kalır. Harem sınırı ile Arafat arasında Urene vadisi vardır.Arafat’ın ortasında “Cebel-i Rahme” (rahmet dağı), batısında“Nemîre Mescidi” yer alır. Arafat, günümüzde ağaçlandırılmış ve dokuz oto yol ile Müzdelife’ye bağlanmıştır. Haccın aslî rüknü olan vakfe burada yapılır.

AREFE GÜNÜ

Sözlükte; bilme, anlama ve tanıma anlamlarındaki a-r-f kökünden türeyen “Arefe” zilhicce ayının 9. (kurban bayramından bir önceki) gününe verilen isimdir. Arafat vakfesi bugün yapılır.

BEDEL (NÂİB)

Sözlükte karşılık, denk, eşit anlamlarına gelen bedel, bir hac terimi olarak, üzerine hac farz olduğu halde bu ibadeti hastalık ve yaşlılık gibi şer’î bir mazeret sebebiyle bizzat yapamayan kimsenin yerine hac yapan kimse demektir. (bk. bedel haccı bölümü)

BEDENE

Sözlükte büyükbaş hayvan anlamına gelen “bedene”, bir hac terimi olarak hacda bazı ihram yasaklarının ihlal edilmesi sebebiyle Harem bölgesinde kurban olarak kesilen deve veya sığır demektir.

CEM-İ TAKDİM

Sözlükte öne alarak birleştirme anlamına gelen “cem-i takdim”,Arafat’ta öğle namazı ile ikindi namazını, öğle vaktinde peş beşe kılmak demektir.

CEM-İ TE’HÎR

Sözlükte geciktirerek birleştirme anlamına gelen “cem-i te’hîr”, Müzdelife’de akşam namazı ile yatsı namazını, yatsıvaktinde peş beşe kılmak demektir.

CEMRE

Sözlükte çakıl taşı ve ateş koru anlamına gelen “cemre”, bir hac terimi olarak, haccedenlerin kurban bayramı günleri Mina’da,halk arasında şeytan diye isimlendirilen yerlere attıkları küçük taşların her birine denir. Bu taşların atıldığı yere de mecazi olarak cemre denir. (bk. birinci bölüm Mina’daki görevler kısmı)

CEMRE-İ AKABE

Mekke yönündeki cemrelerin ilkine verilen isimdir. Bu cemreye Büyük Cemre, halk arasında ise “Büyük Şeytan” denir.

CEMRE-İ VUSTA

Orta Cemre demektir. Mekke yönündeki ikinci cemredir.Halk arasında “Orta Şeytan” denir.

CEMRE-İ ULÂ

Birinci cemre demektir. Mekke yönünden üçüncü cemredir.Halk arasında bu cemreye “Küçük Şeytan” denir.

DEM

Sözlükte kan anlamına gelen “dem” bir hac terimi olarak, hac ve umre esnasında ibadet maksadıyla veya bir vacibin terki, geciktirilmesi ya da bir ihram yasağının ihlal edilmesi sonucu ceza olarak koyun veya keçi kesilmesi anlamına gelir.

EYYÂM-I MİNA

Mina günleri demektir. Zilhicce ayının 10, 11, 12 ve 13. günleridir.Bu günlerde hacılar Mina’da bulunurlar ve şeytan taşlama görevini yaparlar.

EYYAM-I NAHR

Kurban kesme günleri demektir. Zilhicce ayının 10., 11. ve 12. günleridir.

EYYAM-I TEŞRÎK

Teşrîk günleri demektir. Zilhiccenin 9-13. günleridir. Bu günlerde teşrîk tekbirleri alınır.

“Teşrik” Arap dilinde etleri doğrayıp kurutmak demektir.Vaktiyle bayramın birinci günü Mina’da kesilen kurbanların etleri,bayramın 2., 3. ve 4. günlerinde güneşte kurumaya bırakılırdı.Bu sebeple bu üç güne et kurutma günleri anlamında “Eyyam-ı Teşrik” denilmiştir.

FEVAT

Sözlükte yitirmek, zamanını kaçırmak anlamlarına gelen “fevat”,süresi içinde Arafat vakfesine yetişememek, vakfenin zamanını kaçırmak demektir.

HAC

Sözlükte; saygı duyulan büyük ve önemli bir şeye yönelmek,ziyaret etmek, bir yere gidip gelmek, delil getirmek suretiyle ile galip gelmek anlamlarına gelen “hac” kelimesi bir fıkıh terimi olarak; belirlenmiş zaman içinde Kâ’be, Arafat, Müzdelife ve Mina’da belli dînî görevleri yerine getirmek suretiyle yapılan ibadet demektir.

HACER-İ ESVED

Siyah taş demektir. Kâ’be’nin doğu köşesinde bulunan 18-19 cm kuturunda kırmızımsı, siyah ve parlak bir taştır. İbrâhim ve İsmail (a.s) tarafından Kâ’be inşa edilirken Ebû Kubeys dağından getirilmiştir. Kâ’be’nin doğu köşesine, tavafa başlangıç işareti olarak konulmuştur.

HAREM BÖLGESİ

Sözlükte yasak bölge anlamına gelen “Harem Bölgesi” Mekke ve çevresine verilen bir isimdir. Mekke ve çevresine bu ismin verilmesi, zararlılar dışındaki hayvanlarının öldürülmesinin ve bitkilerinin koparılmasının yasak olması sebebiyledir.Harem bölgesinin sınırlarını ilk defa Cibrîl’in rehberliğiyle Hz. İbrâhim (a.s.) belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Hz. Peygamber (a.s.) tarafından yenilenmiştir. Bu sınırların Kâ’be’ye en yakını, Mekke’ye 8 km. mesafede Medine istikametinde“Ten‘îm”; en uzak olanları ise Tâif yönünde “Ci‘râne”ve Cidde istikametinde Hudeybiye yakınlarında “Aşâir”dir.Diğerleri; Irak yolu üzerinde “Seniyyetülcebel”, Yemen yolu üzerinde “Edâtü Libn” ve Arafat sınırında “Batn-ı Nemîre”dir. Kur’ân-ı Kerîm’de Kâ’be’ye “el-beytü’l-harâm” (Mâide5/2) onu çevreleyen mescide “el-mescidü’l-harâm” (İsrâ 17/1)denildiği gibi, bu mescidin içinde bulunduğu Mekke şehri de“harem” (Kasas 28/57, Ankebût 29/67) yani “saygıya lâyık” sözüyle vasıflandırılmıştır.

HILL BÖLGESİ

Sözlükte serbest bölge anlamına gelen “Hıll Bölgesi”; Harem Bölgesini çevreleyen, Zülhuleyfe, Cuhfe, Karn, Yelemlem ve Zât-ı Irk adındaki yerleşim yerlerini birleştiren itibâri daire ile Harem sınırları arasında kalan bölgedir. Bu bölgeye “hıll” adı;harem bölgesinde haram olan işlerin burada helal olması sebebiyle verilmiştir.

HATÎM

Kâ’be’nin kuzeyinde Rükn-i Irâkî ile Rükn-i Şâmî arasındaki batı duvarının karşısında, yerden 1 m yükseklikte 1.5 m kalınlığında yarım daire şeklindeki duvara denir. Hatîm, Kâ’be’den sayılır. Tavaf, Hatim’in dışından yapılır.

HEDY

Sözlükte hediye etmek, göndermek, yol göstermek, izinden gitmek anlamlarına gelen hedy, bir hac terimi olarak, hac ve umre sırasında Harem’de kesilen kurbanlık hayvanlar, Kâ’be’ye ve Harem bölgesinde hediye olmak üzere kesilen kurban demektir(Bakara 2/196; Mâide 5/2, 95, 97; Fetih 48/25).

HERVELE

Safa ile Merve tepeleri arasında sa’y yaparken yeşil ışıklar arasında kısa adımlarla koşarak, canlı ve çalımlı yürümek demektir.

HICR-İ İSMAİL

bk. Hıcr-i Ka’be md.

HICR-İ KA’BE (HATÎRA, HICR-İ İSMAİL)

Kâ’be’nin kuzey-batı duvarı ile Hatim arasındaki boşluğa denir. Buraya Hatîra ve Hicr-i İsmail de denir. Burada namaz kılıp dua edilir. Hz. İbrâhim (a.s.) ile oğlu İsmail (a.s)’ın yaptığı Kâ’be binası bu kısmı da içine alıyordu. M. 605 yılında yapılan tamirde bu kısım inşaat malzemesi yetmediği için Kâ’be dışında bırakılmıştır. Bu boşluk Hatîm adı verilen yarım daire şeklinde bir duvar ile çevrilidir.

İFRAD HACCI

Hac aylarında sadece hac yapmak üzere ihrama girilip umresiz olarak yapılan hacdır. Bir hac mevsiminde sadece hac yapıldığı için “tek yapma” anlamında ifrad denilmiştir

İHRAM

Sözlükte hürmet edilmesi gereken bir yere ya da zamana girmek anlamına gelen “ihram”, hac ibadetiyle ilgili bir terim olarak;bir kimsenin, hac veya umre ya da hem hac hem umre yapmak niyeti ile, sair zamanlarda helal olan bazı davranışları kendisine haram kılması demektir.

İHSAR

Sözlükte alıkoymak, men etmek, engellemek ve âciz olmak anlamlarına gelen ihsar, bir hac terimi olarak, hac veya umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra, hac ve umrenin tamamlanmasının engellenmesi; herhangi bir sebeple tavaf ve vakfe yapma imkânının ortadan kalkması demektir.

İSTİLAM

Sözlükte selâmlamak anlamlarına gelen istilâm, bir hac terimi olarak, Kâ’be’yi tavaf ederken izdiham nedeniyle Hacer-i Esved’i öpmenin mümkün olmaması durumunda el işareti ile selamlamak demektir.

IZTIBÂ

Sözlükte bir şeyi koltuğun altına sokmak anlamına gelen ıztıbâ, peşinden sa’y yapılacak tavafta erkeklerin omuzlarına aldıkları “rida”nın bir ucunu sağ koltuk altından geçirip sol omuzlarıüzerine atıp sağ omuzu ve sağ kolu açık bırakmak demektir.Ardından sa’y yapılmayan tavaflarda ıztıbâ yapılmaz.

KÂ’BE

Sözlükte geometrik şekillerden “küb” anlamına gelen Kâ’be,Mekke’de Mescid-i Haram denilen Cami-i Şerîfin ortasında yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, 11-12 m. eninde taştan yapılmış kare şeklinde bir binadır. Kur’ân’da Kâ’be; bu ismin (Mâide, 5/97)

dışında,el-beytü’l-haram (saygı duyulan ev) (Mâide, 5/2)el-beytü’l-muharrem (saygın kılınmış ev) (İbrâhim, 14/37.Mâide, 5/2)el-beytü’l-atîk (eski ev), (Hac, 22/29, 33),el-beytü’l-ma’mûr (imar edilmiş ev) (Tûr, 52/4) ve el-beyt (ev) (Bakara, 2/125, 127) isimleri ile zikredilmektedir.

Kâ’be, Beytullah (Allah’ın evi) diye de anılır. Kâ’be’nin;

Doğu köşesine, Rüknü Hacer-i Esved, Güney köşesine Rüknü Yemânî, Batı köşesine Rüknü Şâmî, Kuzey köşesine, Rüknü Irâki denir. Kuzey batı tarafında Hatîm ve Mîzâb-ı Kâ’be, Kuzey doğu duvarında, kapı, Kuzey-doğu duvarı karşısında Makam-ı İbrâhim ve zemzemkuyusu, Doğu köşesinde Hacer-i Esved vardır. Kur’ân’da Kâ’be’nin İbrâhim ve İsmail (a.s) tarafından yapıldığı bildirilmektedir (Bakara,2/124129).

Kâ’be günümüze kadar bir çok kere tamir edilmiştir. Kâ’be, her sene, üzerinde hac âyetlerinin yazılı olduğu siyah ipek örtü ile örtülür.

KIBLE

Sözlükte cihet, yön anlamına gelen kıble, dînî bir kavram olarak, Müslümanların namazda yönelmiş oldukları yön, Kâ’be manasına gelir. Müslümanların kıblesi, Mekke’de bulunan Kâ’be’dir. Kâ’be’yi görenler için kıble, Kâ’be’nin bizzat kendisidir.Kâ’be’yi görmeyenler için, Kâ’be’nin bulunduğu taraftır.Kâ’be’nin göğe doğru ve dünyanın merkezine doğru uzantısı da kıbledir. Namazda bu cihete yönelmeye istikbâl-i kıble denir.

KIRAN HACCI

Bir hac mevsimi içerisinde umre ile hac ihramını birleştirmek suretiyle yapılan hacdır.

KUDÛM TAVAFI

Sözlükte bir yere gelmek veya varmak anlamına gelen “kudûm” kelimesi, bir hac terimi olarak; “ifrad haccı” yapanların Mekke’ye vardıklarında yaptıkları ilk, kıran haccı yapanların ise umreden sonra yaptıkları ilk tavaftır.

KURBÂN

Sözlükte yaklaşmak, Allâh’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurbân, dînî bir terim olarak, ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Arapça’da bu şekilde kesilen hayvana udhiye denir.

MAHREM

Sözlükte haram, haram kılmak ve haram kılınmış anlamlarına gelen mahrem, dîni bir kavram olarak, genelde Allâh’ın haram kıldığı, yasakladığı şeylere, özelde ise, kendileriyle evlenilmesi ebedî olarak haram olan kişilere denir.

MAKAM-I İBRAHİM

İbrâhim’in Makamı demektir. Hz. İbrâhim (a.s)’ın Kâ’be’yi inşâ ederken iskele olarak kullandığı veya halkı hacca da’vet ederken üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir. Bu yer, Kâ’be’nin doğu tarafında, zemzem kuyusu ile Kâ’be’nin kapısı arasındadır. Buradaki taşta ayak izi vardır. Taş, cam bir fanus içine alınmıştır.

MEKKÎ

Mekke’de ve Harem bölgesinde, “Mîkat” sınırları içerisinde yaşayan kimselere denir.

MENASİK

İbadetgâh, ibadet usulü, kurban boğazlanacak yer, bir adamın alıştığı yer anlamlarına gelen mensek kelimesinin çoğulu olan menâsik, dînî bir kavram olarak, en geniş anlamda ibâdet, Allâh’a yakınlaşmak için yapılan her türlü itaat; hacda yerine getirilmesi gereken vazifeler; kurban kesmek ve kurban kesilen yer anlamlarına gelmektedir. Aynı kökten türeyen nüsük kelimesi de bu anlamdadır. Ayrıca hac menâsikine meşâir de denilmektedir.Kâ’be’yi tavaf etmek, Safa ile Merve arasında sa’y etmek,Arafat ve Müzdelife vakfeleri ve Şeytan taşlama hac menasiki arasında yer almaktadır.

MES’A

Hac veya umre yapan kimselerin, Safa ile Merve arasında,sa’y ettikleri yere verilen isimdir. (bk. Sa’y)

MESCİD-İ AKSÂ

En uzak mescid demektir. Mescid-i Aksâ, Küdüs’tedir. Beyti Makdis (kutsal ev) ismiyle de anılan ve Mescid-i Haram’dan sonra yeryüzünde yapılan ikinci mesciddir (Buhârî, Enbiyâ, 10,40. Müslim, Mesacid, 1-2). Mescid-i Aksâ, Müslümanların ilk kıblesi (Bakara, 2/144), Hz. Muhammed (a.s.)’in İsra olayında uğradığı (İsrâ, 17/1), Miracın başladığı, Hz. İsâ’ya kadar bir çok Peygamberin namaz kıldığı mesciddir.Günümüzde Mescid-i Aksâ; Kudüste, Süleyman Ma’bedînin güney tarafındaki camiye denilmektedir. Peygamberimiz ibâdet

amacıyla seyahat edilebilecek üç mescidden birinin Mescid-i Aksâ olduğunu bildirmiştir. (İbn Mâce, Salât, 197).

MESCİD-İ HARAM

Mekke’de ortasında Kâ’be’nin bulunduğu Cami-i Şeriftir.Halk arasında Harem-i Şerif de denir. Yer yüzünde ilk yapılan mesciddir (Müslim, Mesâcid, 1).Mescid-i Haram’da kılınan namaz diğer mescidlerde kılınan namazlardan yüz bin kat daha fazla sevaptır (İbn Mâce, Salat,195).

MESCİD-İ NEMÎRE

Mekke’de Arafat bölgesinin kuzey-batı tarafında Müzdelife istikametinde Urene vadisi sınırları içinde bulunan mescidîn adıdır. Hacda arefe günü arefe hutbesi bu mescitte okunur.

MEŞ’AR-İ HARÂM

Mekke’de, Arafat ile Mina arasında, Müzdelife’nin sonunda Kuzeh tepesinin civarına verilen isimdir. Bu yer, saygın olması ve burada haccın şiarlarından olan gecelemek, vakfe yapmak ve namaz kılıp dua etmek gibi ibadetler yapıldığından Meş’ar-ı Haram diye isimlendirilmiştir (Bakara 2/198). Hz. Peygamber(a.s.), burada sabaha kadar kalıp dua etmiştir (Müslim, Hac,148).

METAF

Tavaf edilen yer anlamına gelir. Mescid-i Haram içerisinde,Kâ’be’nin etrafında tavaf etmek için tahsis edilen yeri ifade eder.

MÎKAT

Harem Bölgesine veya Mekke’ye gelmek isteyen “Âfâkîlerin”ihrama girmeden geçemeyecekleri sınırları belirleyen noktalara denir.

MİNA

Mekke ile Müzdelife bölgesi arasında bulunan Harem sınırları içinde kalan bölgenin adıdır. Büyük, orta ve küçük cemreler buradadır. Bayram günleri şeytan taşlama görevi burada yapılır.Hac ile ilgili kurbanlar burada kesilir.

MUHRİM

Hac veya umre ibadetini yapmak için “ihram”a giren kimseye ihramda bulunduğu sürede verilen isimdir.

MÜLTEZEM

Hacer-i Esved’in bulunduğu köşe ile Kâ’be kapısı arasında kalan kısma denir.

MÜZDELİFE

İleri geçmek ve yaklaşmak anlamındaki “izdilâf” kökünden türeyen “Müzdelife”, Arafat ile Mina arasında Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır. Mina ile Müzdelife arasında “Muhassır Vadisi”, Müzdelife sınırları içerisinde Kuzeh dağı üzerinde“Meşar-i Harem” adında bir tepe vardır.Akşam ile yatsı namazı cem edilerek kılındığı için Müzdelife bölgesine “cem’”  ismi de verilmiştir (Kurtubî, II, 421. İbn Kudâme, V, 283).

RAVZA-İ MUTAHHARA

Temiz bahçe demektir. Bu tâbir; Medîne’de Mescid-i Nebevî’de Peygamberimiz (a.s.)’in kabri ile minberi arasındaki bölüme denir. 10x20 = 200 metrekarelik bir alandır. Peygamberimiz (a.s.) “Evimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir” buyurmuştur. (Buhârî, Fadlü’s-Salat. 6).

REMEL

Sözlükte süratli gitmek, koşmak, bir şeyde ziyadelik, ilave gibi anlamlara gelen remel, dînî bir kavram olarak tavafta kısa adımlarla koşarak ve omuzları silkerek çalımlı bir şekilde yürümek demektir.

REMY-İ CİMAR

Sözlükte remy atmak, ayıplamak ve yönelmek; cimar ise,çakıl taşları ve ateş koru, kor parçaları demektir. Remy-i cimâr ise, taş atmak demektir. Dînî bir kavram olarak, haccedenlerin kurban bayramı günleri Mina’da, halk arasında şeytan diye isimlendirilen yerlere, usulüne uygun olarak, küçük taşlar atmalarını ifade etmektedir.

RİDA

Umre veya hac yapmak isteyen kimsenin ihrama girmek için mutat elbiselerini çıkararak büründükleri iki parça havlu türü örtüden baş hariç vücudun belden yukarısını örten kısma denir.Belden aşağısını örten kısma da “izâr” denir.

İZAR

bk. Rida

RÜKN

Sözlükte köşe ve bir şeyin aslı anlamına gelen rükn, bir hac terimi olarak hac ve umre ibadetini meydana getiren ve yapılmaması,umre veya haccı geçersiz kılan temel menasik demektir.Ayrıca Kâ’be’nin köşelerine de rükün denir. (bk. Kâ’be md)

SAFA- MERVE

Kâ’be’nin doğusunda bulunan iki tepenin isimleridir. Bugün Mescid-i Haramın duvarı ile bitişik haldedirler. Hac menasikinden olan sa’y, bu iki tepe arasında yapılır.

SA’Y

Sözlükte çalışmak, çalışıp kazanmak, gayret etmek, kastetmek,koşmak, yürümek gibi anlamlara gelen sa’y, dînî bir terim olarak, hac ve umre esnasında Kâ’be’nin doğusundaki Safâ ve Merve denilen iki tepeciğin arasında, Safâ’dan başlayıp Merve’de tamamlanmak üzere, yedi defa gidip gelmeyi ifade eder.

ŞAVT

Sözlükte tur, bir turluk koşu, işin bir kısmı, gaye, mesafe gibi anlamlara gelen şavt, dînî bir kavram olarak, tavafta Hacer-iEsved’den başlayıp Hatîmin dışından Kâ’be’nin etrafında bir defa dolaşmayı; sa’yde ise, Safa ile Merve arasındaki her bir gidiş

veya gelişi ifade eder.

TAHALLÜL

Sözlükte haram iken helal olmak anlamına gelen “tehallül”,ihram yasaklarının sona ermesi, ihram’dan çıkma demektir. İki tahallül vardır. Kurban bayramının birinci günü tıraş olduktan sonra birinci tahallül gerçekleşir. Bu durumda cinsel ilişki dışında bütün ihram yasakları sona erer. Ziyaret tavafından sonra ikinci tehallül gerçekleşir. Bununla cinsel ilişki yasağı da kalkar.

TAKSİR

Umre veya hac yapmak için ihrama giren kimsenin belli menasiki yaptıktan sonra ihramdan çıkması için saçlarını kısaltmasına denir.

TAVAF

Sözlükte bir şeyin çevresini dolaşmak, dönmek anlamlarına gelen tavaf, dînî bir kavram olarak, Hacer-i Esved’in hizasından başlayarak Kâ’be’yi sola almak suretiyle, yedi defa Kâ’be etrafında dönmek demektir.

TEHLİL

Dîn ıstılahında, (Allah’tan başka ilah yoktur) anlamındaki “lâilâhe illâllah” tevhit cümlesini söylemeye denir.

TEKBİR

Dîn ıstılahında, Allah en büyüktür, Allah her şeyden daha büyüktür anlamına gelen Allâh’ü ekber diyerek Allah’ı azamet ve kibriya ile anmak demektir.

TELBİYE

Sözlükte emre icabet etmek anlamına gelen “telbiye”, bir hac terimi olarak “lebbeyk” diye başlayan cümleleri söylemeye denir.

TEMETTU

Sözlükte yararlanmak anlamına gelir. Aynı yılın hac aylarında önce umre yapıp ihramdan çıktıktan sonra yeniden ihrama girip hac yapmaya temettu denir. (bk. giriş bölümü)

TERVİYE

Sözlükte suya kandırmak anlamına gelen terviye Zilhicce ayının 8. günü, yani Kurban Bayramı arafesinden bir önceki güne denir.

UDHIYYE

Kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle kesilen kurban demektir.

UMRE

Sözlükte ziyaret etmek, uzun ömürlü olmak, evi mamur etmek,bir yerde ikamet etmek, Allah’a kulluk yapmak, korumak ve mal çok olmak anlamlarındaki “a-m-r” kökünden türeyene “umre” bir hac terimi olarak belirli bir zamana bağlı olmaksızın ihrama girip tavaf ve sa‘y yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkarak yapılan ibadete denir.

VAKFE

Sözlükte belirli bir yerde bir süre kalmak anlamına gelen “vakfe”; bir hac terimi olarak, hac yapma niyetiyle ihrama girmiş olan kimsenin Zîlhicce ayının 9. günü öğleden sonra Arafat’ta ve aynı gece Müzdelife’de bir müddet kalmasıdır.

ZEMZEM

Kâ’be’nin doğusunda Yüce Allah’ın Hâcer ile oğlu İsmail’e ihsan ettiği suya denir

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • hac ne güzel

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.