Göz Tembelliğinin Belirtileri Nelerdir?

Bir ya da iki gözde görmede azalma olması şeklinde tanımlanan göz tembelliği her 20 çocuktan birinde gelişiyor. Hastalık körlüğe sebep olmasa da, gözün kullanılamaması nedeniyle o gözde görme keskinliğinde azalmaya ve derinlik hissi algılanmasında güçlüğe neden oluyor. Bunun sonucunda da derinlik hissinin önemli olduğu sporları yaparken güçlük çekmesine yol açabilecek ve ileride meslek seçimini etkileyecek sonuçlar oluşturabiliyor.

Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Özgül Altıntaş, aslında erken tespit edildiğinde göz tembelliğinin altta yatan nedenleri ile birlikte tedavi edilebildiğine dikkat çekiyor!

7-10 YAŞINDAN ÖNCE TESPİT EDİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ

Çocuklarda göz tembelliğine iki göz kırılma kusuru (gözlük numarası) arasında asimetri olması, astigmat, katarakt, göz kapağında düşüklük, şaşılık ve aile öyküsü gibi etkenler yol açıyor. Derinlik hissi olarak da adlandırılabilen 3 boyutlu görme, yaşamın ilk aylarından itibaren her 2 gözden gelen görüntülerin beynin görme merkezinde birleştirilmesi ile gelişmeye başlıyor. Sağlıklı bir üç boyutlu görmenin oluşması için her iki gözün belli bir düzeyde görme yetisine sahip olacak şekilde gelişmiş olması gerekiyor. Bir veya iki gözde görme yetisi yeterince gelişmezse göz tembelliği oluşuyor. Altıntaş, erken tanı ve erken tedavi ile örneğin 7-10 yaştan önce tespit edildiğinde göz ve beyin gelişimini henüz tamamlamadığı için göz tembelliği ile baş etmenin mümkün olabildiğini ifade ediyor.

6 AYDA MUAYENE ŞART

“Geç tanı gecikmiş tedavi demektir. Özellikle bir de göz tembelliğinin tedavi edilebileceği yaş dönemi geçirilirse yapılabilecek bir şey kalmıyor” uyarısında bulunan Altıntaş sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu nedenle çocuklar doğumdan sonraki rutin pediatri muayenelerinde, anormal bir durum olmasa da; ilk 6 ayda, 1. yaşta, 3.yaşta ve 6. yaşta göz muayenesinden geçirilmeli. Basit miyopinin başladığı 9 yaş civarında tekrar değerlendirilmeli ve kırılma kusuru varlığında yıllık olarak takip edilmeli” Altıntaş özellikle iki göz kırılma kusurlarının birbirinden farklı olduğu durumda genellikle gözlerin dış görünüşünde farklılık olmadığı ve okul öncesi dönemdeki çocuklar şikâyetlerini ifade edemedikleri için göz tembelliğinin tanı ve tedavisinde gecikildiğine dikkat çekerek, “Gözler 7-10 yaş arasında gelişimini tamamladığı için 10 yaşından büyük çocukların çok azında tedaviye olumlu yanıt alabiliyoruz” uyarısında bulunuyor.

BU BELİRTİLER VARSA ZAMAN KAYBETMEYİN

Altıntaş göz tembelliğine neden olabilecek durumların belirtilerini şöyle sıralıyor:

  • Bir gözünü kapalı tutma
  • Sık sık göz kırpma
  • Gözlerini kısma ya da ovalama
  • Oyun oynarken topu tutma, ayakkabı bağlama veya düğme ilikleme gibi el-göz koordinasyonu gerektiren işlerde zorlanma
  • Okurken veya televizyon seyrederken başını sürekli bir yöne çevirme
  • Okurken veya yazarken çok yakından bakma, satır kaydırma veya sürekli parmakla takip etme
  • Yakın işleri sevmeme
  • Kısa sürede dikkat dağılması veya dalgınlaşma
  • Okulda tahtayı netleştirebilmek ve yazılara odaklanabilmek için sürekli kendini zorlama sonucu oluşabilecek sık baş ağrısı şikâyeti.

ERKEN TEDAVİ İLE SORUN ORTADAN KALKIYOR

Altıntaş ”Tedavide ana prensip tembelliği yol açan sorunun düzeltilmesi ve sağlam gözün kapatılarak beynin tembel göz ile ilgili bölgesinin kullanılmasını sağlamak.” diyerek tedavi sürecini şöyle anlatıyor: “Kapama tedavisinin süresi tembelliğin derecesi ile çocuğun yaşına göre hekim tarafından belirleniyor ve düzenli takip gerekiyor. Bu yöntemler ile 10 yaşın altındaki çocuklar tedaviye olumlu cevaplar veriyor”

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.