Gönülleri İrşad Eden Tavsiyeler

Abdullah Dehlevî Hazretleri’nin, gönülleri irşâd eden güzel tavsiyelerinden bir kısmı...

“Faydasız sözler konuşmak ve gıybet etmek, orucun sevâbını giderir. Gıybet, ibadetlerin sevâbını yok eder. Gıybetten sakınmak vâciptir. Zahmet çekerek, sıkıntılara katlanarak ibadet yapıp da, bunun sevâbını yok etmek, büyük bir akılsızlıktır. Ameller Allah Teâlâ’ya arz olunur. Gıybeti ve faydasız sözleri Rabbimizin huzûruna göndermemiz, edepten çok uzak bir davranıştır.”[1]

“Tarîkat işlerinde, kalp hâllerinde ve bedenle yapılacak amellerde şerîatin emirlerine uygun olanı yapmak, bu yolda farzdır. Gaflet ehlinden uzak durmak, vakti sâlih amellere hasretmek, hep kalbe ve kalple de Allah Teâlâ’ya yönelmek, zikretmek, teheccüde kalkmak, seher vaktini gaflet uykusuyla geçirmemek, gözden muhabbet pınarları akıtmak, az konuşmak, az uyumak, az yemek, gâfil insanlar arasında oturmamak ve her zaman sabır, kanaat, tevekkül, teslîmiyet ve rızâ hâlinde bulunmak gerekir. Allah Teâlâ’yı isteyenlerin hâlleri böyle olur.

ÇOK ZİKRETMEDEN KALP AÇILMAZ

Tevhid sırlarının zuhûru, zikrin çokluğuna bağlıdır. Zikirle çok meşgûl olmak, aynı zamanda muhabbetin artmasına sebep olur. (Cenâb-ı Hakk’a gerçekten) iştiyak duyan kişi, vehim ve hayâle (fânî zevklere) râzı değildir. Ömrünün sonu geldiği hâlde, olması gereken kıvâma gelemeyen kişiye yazıklar olsun! Zamanını boş, lüzumsuz şeylerle geçiren kimselere yazıklar olsun!”[2]

“Çok zikretmek gerekir. Zira çok zikretmeden kalp açılmaz. Zikirsiz, teveccühsüz ve Allah Teâlâ’ya muhtaç olduğunu düşünmeden bir an bile geçirilmemelidir. İnsanlar arasında ve onlarla görüşürken de kalben zikirde ve Rabbine karşı uyanık bulunmak îcâb eder. Hakk’ın feyzi nâgâh[3] gelir, lâkin âgâh[4] kalbe gelir!”[5]

“İnsanlarla münâkaşa, mücâdele ve tartışma gibi, kalbi gaflete düşüren şeylere girmemelidir. Mârifetullah ehlinin yolu budur.”[6]

DİPNOTLAR

[1] Abdullah Dehlevî, Mekâtîb-i Şerîfe, s. 107, no: 85.

[2] Abdullah Dehlevî, a.g.e, s. 31, no: 16.

[3] Nâgâh: Ansızın, birdenbire.

[4] Âgâh: Uyanık, haberdar, bilgili, ârif.

[5] Abdullah Dehlevî, a.g.e, s. 135, no: 90.

[6] Abdullah Dehlevî, a.g.e, s. 67, no: 66.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.