Gıybet, Orucu Bozar mı?

Oruç

Oruç, Allah tealâ ve tekaddes hazretlerinin, kulları üzerine (Ramazan orucu) farz kıldığı mühim bir emridir.

Oruç tutmak, kadın, erkek âkil bâlîğ olan sıhhatli ve akıllı her Müslümana farzdır. Hastalıklı ve şuuru muhtel olanlar müstesnâ, edâ etmeyen günahkâr olur.

Hasta denilince çok zayıf, kuvvetsiz olub da oruç tutmaya takati olmayanlar anlaşılmalıdır.

Onlar da ancak bir müslim, hâzik doktorun müsaadesi ile oruçlarını tutmayabilirler.

ORUÇ TUTANLARIN DERECELERİ

İmâm Gazali kuddise sirruh hazretleri, oruç tutanları üç dereceye ayırıyor:

  1. Avamın orucu
  2. Havassın orucu
  3. Ahassü’l-havassın orucu

Avâm’ın orucu: İki uzvu (mîde ve tenasül uzvunu) şehvet tehlikesinden korumakdır; yani yemek, içmek ve cinsî münâsebetden sakınmakdır.

Havass’ın orucu: Bu yukarıdaki esâslara riayet ile beraber, gözünü, kulağını, dilini, elini, ayağını ve diğer azalarını günahdan korumakdır.

Ahassü’l-havass’ın orucu: Avam ve havassın orucundaki hususlara riayetle beraber, kalbini, hasis emeller, dünya düşüncelerinden sıyırmak ve Allah’dan başka her şeyden çekerek bütün mevcudiyetiyle Allah Teâlaya bağlanmak ve hatırına ondan başkasını getirmemekdir. Bu gibilerin gönlüne Allah ve ahiretden başka bir şey geldiği zaman oruçları zedelenir. Dünya namına bir şey düşünseler yine oruçları zedelenir. Ancak dünyanın âhirete yarayışlı kısmını düşünmek mâni değildir. Hatta bu mevkie sahib olan erbab-ı kulûb “Kim Ramazan günü akşamı ne ile iftar edeceğini düşünürse, bunun günahı, defterine yazılır. Çünkü bu Allah teâlâ ve tekaddes hazretlerine itimadın ve va’dedilen rızka yakinen inanmanın azlığındandır.” buyuruyorlar.

ŞEVVAL ORUCUNUN FAZÎLETİ

Rasûl-i Ekrem Efendimiz buyurmuşlar:

“Kim Ramazan orucunu tutub da onun ardından Şevval’in altı gününü oruçlu geçirirse bütün yıl oruç tutmuş gibi olur.”

Gene Hâce-i Kainat Efendimiz, daimî oruç tutmayı kimseye tavsiye etmemişler, isteyenlere de:

–"En faziletli bir oruç da, kardeşim Davud aleyhisselâm’ın tuttuğu oruç. O bir gün tutar, bir gün bırakırdı", buyurmuşlardır. (Tirmizî, Nesâi)

GIYBET, ORUCU BOZAR

Ebû’l-Buhterî radıyallahu anh anlatıyor:

Medîne’de çenesi düşük gıybetçi bir kadın vardı. Bir gün Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin evine geldi.

Allah Rasûlü ev halkına:

– Ona yemek getirin, buyurdu.

Kadın: Ben oruçluyum dedi.

Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellem:

– Sen oruçlu değilsin buyurdu.

Akıllı kadın, Allah Rasûlü’nün bu sözüyle gıybetleri kast etdiğini anladı. Bu sebeble ertesi güne kadar diline sahib olmaya çalışdı. Ve akşama doğru tekrar Rasûlullah’a uğradı. Allah Rasûlü yine:

– Ona yemek getirin, buyurdu. Kadın:

– Ben oruçluyum, karşılığını verdi. Gene Fahr-i Kâinat Efendimiz:

– Sen oruçlu değilsin, buyurdu.

Kadın üçüncü gün, kesin niyet etdi. Hiç konuşmadı, kimseyi gıybet etmedi. Akşama doğru Allah Rasûlüne uğradı. Allah Rasûlü bu sefer ona şu müjdeli haberi verdi.

– İşte bugün gerçekden oruçlusun.

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-5, s. 109-113