Gerçek İman Tam Bir Güven Verir

“Şüphe yok ki Allah, îman edenleri (düşmanlarına karşı) müdafaa eder. Allah, hâinlik eden her bir nankörü ise asla sevmez.” (Hacc 22/38)

İhvân-ı müslimîn lideri Hasan el-Bennâ anlatıyor:

“Bir sabah, teneffüsten sonra bir veya ikinci derse girerken, okul müdürü Ahmed Abülhâdî Sâbık’ı idare odasının kapısında duruyor gördüm. Bana bir parça garip bakışlarla bakmakta olduğunu farkettim ve ona yaklaşıp:

“es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, hayırlı sabahlar, sayın müdürüm,” dedim.

Gülümseyerek:

“Ve aleykümü’s-selâm, hayırlı sabahlar,” diyerek selamımı aldı.

Bu duruşunun ve bakışının arkasında bir şeylerin gizli olduğunu anlamıştım. Bunun üzerine:

“Hayırdır inşâallah,” dedim.

“Hayırdır, hayırdır,” dedi o da.

“Bir durum mu var?” dedim.

“Cinayetler Mahkemesi var işin içinde, Hasan Hoca! Cinayetler Mahkemesi iki gözüm! Hepimiz inşâallah seninle beraberiz.” dedi.

“Güzel, ama niçin?” dedim.

“Başbakan’dan Maarif Bakanı’na gönderilen bir yazı, senin mevcut düzene karşı bir düşman olduğunu, Melik Fuad’a karşı olduğunu ve bütün dünyaya karşı olduğunu ileri sürmektedir.” diye cevap verdi. Bunun üzerine dedim ki:

“Mesele değil, Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Allah’a yemin ederim ki beyefendi, eğer biz bu iddialardan uzak kimseler isek, Allah’ın şu buyruğuna kulak vermeni isterim, onun gereği olacaktır:

Şüphe yok ki Allah, îman edenleri (düşmanlarına karşı) müdafaa eder. Allah, hâinlik eden her bir nankörü ise asla sevmez.” (Hacc 22/38)

Yok, eğer biz, O’nun yolunda yapmakta olduğumuz bu cihâdla, O’nun dinine yaptığımız bu dâvetle, insanları aldatmaya çalışıyor isek şunu bilin ki, insanları dine dâvet etmek perdesi altında çalışan kimselere, Cinayetler Mahkemesi de, cehennem de az gelir. Hiç üzülme sayın müdürüm. Bu işi Allah’a bırak. Zulmedenler, nasıl bir yere döndürüleceklerini yakında bileceklerdir. Hayırdan başka hiçbir şeyin olmayacağına dair yemin ediyorum. İzninizle, çünkü dersin bir kısmı geçmiş bulunuyor. Bu ise, benim, sevmediğim bir durumdur.”

Verdiğim bu cevap onun garibine gitmiş olduğu halde, onu bırakıp ayrıldım, derse girdim. Bunun bir çocuk oyuncağı olduğuna tam anlamıyla bir güven içerisinde idim. Bu iddianın kaderinin de benzerleri gibi unutulmak ve terk edilmek olacağına bütün kalbimle inanıyordum.”[1]

[1] Hasan el-Bennâ, Dava ve Davetçinin Hatıraları, s. 165-167.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.