Gerçek “Fetih” Nedir? İslâm’da Cihâdın Gerçek Mâhiyeti Nedir?

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, "Gerçek fetih” nedir? Fetih şuuru nasıl olur? Şu anki Afrin harekâtını Fetih çerçevesinde nasıl anlamalıyız? Şehid kime denir? İslâm’da cihâdın gerçek mâhiyeti nedir? sorularını cevaplıyor.

"Gerçek fetih” nedir? Fetih şuuru nasıl olur? Şu anki Afrin harekâtını fetih çerçevesinde nasıl anlamalıyız? Şehid kime denir? İslâm’da cihâdın gerçek mâhiyeti nedir?

Bir savaşta gerçek şehidler, şehîd oluyorsa, canlarını adıyorlarsa, şehîd oluyorlarsa, arkadan zafer gelir. Yok -af edersiniz- molozlar ölüyorsa, arkadan viraneler gelir. İşte Çanakkale budur, gerçek şehidler verildi.

Hattâ Hamilton diyor ki:

“Biz diyor, gökten inenleri gördük diyor. Tabi mağlup olduk.” diyor. Yani metafizik, fiziği bertaraf etti.

İstiklâl Harbi’nde de aynı bugün gibi sarılmıştı etraf. Aynı Cenâb-ı Hakk’ın yardımı geldi. Fazla bir gücü yoktu milletimizin.

15 Temmuz, o gâlibiyet akılla idrak edilebilecek bir gâlibiyet değildi. Cenâb-ı Hak yardım etti, nusret etti. Belki görmedik, meleklerini gönderdi belki. Gidiyordu memleket, parçalanıyordu. İmdâd-ı ilâhî geldi.

Bugün de baktığımız zaman; devlerle mücâdele var. Allâhu a‘lem, burada da bizim göremediğimiz güçler, Mehmedimiz’in, aslan yürekli yiğitlerimizin îmânıyla -elhamdü lillâh- Cenâb-ı Hak muzafferiyet devam ediyor.

İnşâallah, bir mü’min bedbin aslâ olamaz, nikbin olur dâimâ. İnşâallah bu işlerin arkası zaferdir -inşâallah-. Bu da “lâ şek velâ şüphe”. Bizim de vazifemiz, duâ etmektir, burada gidemeyenlerin.

Burada meselâ nasıl bir aslan yürekli şehidler verildi; bir şehid giderken diyor ki:

“Abi diyor, benim diyor, borçlarımı öde diyor -verilen tazminatla- diyor. Annemi-babamı hacca götür diyor. Ve sen de evlen.” diyor.

Nasıl yürekten bir mîras bırakıyor…

Çanakkale Harbi’nde Binbaşı Lütfi Bey;

“Sarıldık diyor düşmanla, ortada kaldık;

«Yâ Muhammed yetiş, Kitab’ın gidiyor!» diye bağırdık. Birden bire önümüz açıldı.” diyor.

Garp Cephesi’nde Zâbit Muzaffer, böyle son kanları akarken, eline cebinden zorla bir kâğıt çıkartıyor, bir çubuk alıyor, çubuğu vücudundan akan kana yapıştırıyor;

“‒Asker diyor, kıble neresi?” diyor.

İşte bunlar, hep zaferin işaretleridir. Elhamdü lillah. Cihad budur.

Cihad, bizim anladığımız mânâda, İslâmî mânâda cihad, adam öldürmek değil, toprağı kanla sulamak değil, cihad bir zulmü kaldırmaktır. Haksızlığı bertaraf etmektir. İnsanları hidayete getirmektir. Cihad budur. Öbürü vahşettir adam öldürmek, kâtilliktir.

Baktığımız zaman İslâm’da, bir asr-ı saâdete baktığımız zaman, Bedir, Uhud, Hendek, diğer gazveler; hepsi müşrikler saldırıyorlar İslâm’a, aynı bugün olduğu gibi…

Onun için bazı kendini bilmezler, birtakım yanlış hareketler yapıyorlar, bunu İslâm’a mâl ediyorlarsa, bu, Müslümanlığın kabul edemeyeceği bir hâdisedir.

İslâm, merhamet dînidir. İslâm, savaşta bile merhamet tevzî eder. Savaş da zarûrî olursa eğer.

Hattâ Müslümanlar, her gittikleri yerde adâlet tevzî ettiler. Meselâ Lehistan’da bir atasözü hâline geldi bu; “Eğer burada Osmanlı atları su içiyorsa Vistül Nehri’nden, burada hak vardır, hukuk vardır, adâlet vardır.” diye.

Fakir hristiyanlara ev verdiler sadaka olarak. Zekât olarak verilmez, sadaka olarak verdiler.

Barbaros Hayrettin Paşa, zulüm görüyordu İspanya’da yahudiler, onları aldı İstanbul’a taşıdı. İstanbul halkı; “Bunlar bizim insanlıktaki eşimizdir dediler. Bunlar mazlumdur…” dediler, alâka gösterdiler.

Tabi bu, bir Müslümanın vicdanıdır bu. İslâm âleminin mâşerî vicdanıdır bu…

Onun için cihad, bizim anladığımız mânâda budur. Biz başka mânâda cihâdı anlayamayız.

İLGİLİ HABERLER

DİĞER SORULAR

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.