Gençlerin Yüzü Ne Anlatıyor?

Son günlerde genç yüzleri takip ediyorum dünyanın geleceğini görmek için. Biliyorum ki insan en çok yüzünü konuşturur. Her gördüğüm genç yüze derin derin bakıyorum ve yüzün dili hiç kullanmadan konuşmasıyla ifade kabiliyetine bir kez daha hayran kalıyorum.

Peki ne görüyorum dersiniz o hayatının en kıymetli yıllarını yaşayan, bedeninin ve ruhunun en güçlü olduğu zamanların içinde olan gençlerin yüzlerinde?

Sevincin taştığı hayat dolu bir bakış yada merakla heyecanın karışımı ama mutlaka var olmak isteyen bir duruş mu? Yazık ki hayır. O güzelim genç yüzlerde gördüğüm maalesef genellikle acı dolu bir varlık sorgulayışının eşlik ettiği yaşamı bir ceza olarak gören mahkum bakışlı ifadeler. Anlık keyifler ve neşelerle beslenen ama işte bu yüzden bir türlü doyamayan ruhların neşelendiklerine ve keyiflendiklerine herkesten çok kendilerini inandırmak için abartarak salıverdikleri kahkahalar. Zihni kayboluşlarına apaçık gösterge olan, baş dönmesini andırır tarzda kopuk, alakasız, faydasız ve içerikten yoksun konuşmalar. Sahipsizliğinin ezikliğini kimseye göstermemek için takındıkları isyan dolu, saygısızlık ve sevgisizlik dolu, nefret dolu tavırlar.

GENÇLİKLERİNİ BOŞA HARCAYANLAR

Nasıl oluyor da tertemiz bir ruhla, bembeyaz bir zihinle doğan bu gençler, hayatlarının çocuklukla yetişkinlik arasına geldikleri en kıymetli dönemlerinde çocuklardan bu kadar kirli, yetişkinlerden bu kadar uzak oluyorlar? Nasıl oluyor da hiç yorulmamacasına enerji dolu olması gereken bu gençler, sabahlardan nefret ederek uyanıp, mümkün olduğunca sorumluluklardan kaçmaya ve mecburen aldıkları sorumlulukları da ellerinden geldiğince ruhlarını katmadan yapmış olmak için yapıyorlar? Nasıl oluyor da her anları altın kıymetinde güzel olan bu gençler, can sıkıntısıyla devamlı boğuşup, vakitlerini neyin daha çok öldüreceğinin peşinde koşuyorlar? Nasıl oluyor da kötü insanlarla herkesten daha az tanışması ve dolayısıyla insanları daha çok sevmesi gereken bu gençler, çevreleri tamamen kötü insanlarla çevrilmiş ve bütün insanlara karşı güvensizlik ve nefret ile dopdolu oluyorlar? Nasıl oluyor da biz dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan emanet aldık bilinciyle dünyanın güzelliği ve huzuru için çırpınırken, bu gençler dünya ateş alsa umrunda olmayacak kadar umarsız ve duyarsız oluyorlar?

GENÇLİKLERİNİ DOLU DOLU YAŞAYANLAR

Şükür ki bütün bir gençlik böyle değil. Varlıklarıyla neşe saçan, her anları güzellik, her işleri mutluluk olan, insana gençliğine dönmeyi özleten bir çok genç var; geleceğe dair ümitlerimizi taze tutmamızı sağlayan. Problem ise, bu gençlerin diğerlerine göre devamlı azınlık durumunda olması... Ancak anlamadığım şey; diğerleri dediğim cansız canların da bizim içimizde doğan, bizim toplumumuzda büyüyen, yetişen gençler olmaları! Şayet bir yanlışlık varsa, bu gençlerle ilgili bir şeyler ters gidiyorsa ve sonuçta hem kendileri hem de bizler zarar görüyor ve üzülüyorsak; suç bizim, hepimizin. Düzeltmek, doğrultmak, tashih etmek bize düşüyor. Hemen, birilerini suçlayıp kendimizi temize çıkarmanın çözüm olmadığını farkedip, şikayet etmeyi bırakıp ve bir an önce çözüm üretip adımlar atmaya yada çözüm üretenlerle birlikte ortak adımlar atmaya mecburuz.

En çok hak ettikleri dönemde cansız gibi yaşayan canlar, can bulsun için...

Kaynak: Mehmet Dinç, Altınoluk Dergisi, 370. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.