Gençleri Yargılamayın!

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Gençleri yargılamayın, yargılayıcı bir dil kullanmayın. Özel hayatına müdahil olmayın. Küpesine, dövmesine saçına, sakalına kıyafetine kotuna botuna asla müdahil olmayın. Bilakis ruhuna, kalbine hitap edin." dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesinde bir termal otelde düzenlenen hizmet içi eğitim seminerinde, geçmişte üniversitelerde öğrencilerin ve çalışanların ibadetlerini zor şartlar altında yaptıklarını söyledi.

Dünyada birçok üniversiteyi ziyaret ettiğini anlatan Görmez, Türkiye'deki üniversitelerin mabetsiz olmasının kabul edilemez olduğunu aktardı.

Görmez, sürekli üniversitedeki gençlerle bir araya geldiğini ve onların sıkıntılarını dinlemeye çalıştığını aktardı.

GENÇLERİN ŞEKLİYLE İLGİLENMEYİN ONLARIN KALBİNE GİRİN

Gençlerin de eleştirilerini kabul ettiklerini ve bu yönde çalışmalar yapıldığını anlatan Görmez, şöyle konuştu:

"Gençlerimiz 'Hayat tarzımızdan dolayı bize ön yargılı bakmasınlar, küpemi görünce dudak bükmesinler, top sakalımı, kuyruklu saçımı görünce beni yadırgamasın' diyor. Daha önce 'Gençliğin küpesiyle, dövmesiyle uğraşmayın' demiştim. Ben bunu demeye devam edeceğim arkadaşlar. Şekle takılmayın, öze ve ruha yönelin, kalbe girin. Kalbe girdiğinizde sizi rahatsız eden hususlarda, inanın o kişi kendine çekin düzen verecektir zaten. Allah'ın mubah kıldığı alanları daraltmayın.

Allah'ın yasak kıldıklarını ortadan kaldırmak için uğraşın. Allah'ın mubah kıldıklarıyla insanların kendi haline, örfüne, vicdanına bıraktığı alanları daraltırsanız, dini yaşanmaz kılarsınız. Her kim dini zorlaştırırsa ona bağlı mağdur olur yaşayamaz. Din kolaylıktır. Dini hele genç dostlarınızla konuşurken sakın dini zorlaştırmaya kalkışmayın. Gençleri yargılamayın, yargılayıcı bir dil kullanmayın. Özel hayatına müdahil olmayın. Küpesine, dövmesine saçına, sakalına kıyafetine kotuna botuna asla müdahil olmayın. Bilakis ruhuna kalbine hitap edin."

HER KAMPÜSTE BİR MABET OLMALI

Dünyada birçok üniversiteyi ziyaret ettiğini anlatan Başkan Görmez, Türkiye'deki üniversitelerin mabetsiz olmasının kabul edilemez olduğunun üstünde durarak şu ifadeleri kullandı;

“Her üniversitemizin kampüsünde, o kampüsle barışık, öğrencilerimizin kalplerine ruhlarına açık bir mabedin varlığı ülkemizin geleceği açısından önem arz ediyor...”

O fizik okuyan öğrencilerimizin, fiziğin arkasındaki metafizikle tanışması bakımından, matematik okuyan öğrencimizin tabiata, kainata Allah'ın yerleştirdiği kanunların yanında mabette Allah'ın kitabına yerleştirdiği kanunları öğrenmesi ona sadece bir zenginlik kazandırır. Onu mahrum etmez, onu fakirleştirmez. Onu çok daha geleceğe hazır hale gelen, kendi ülkesine yabancı olmayan, kendi ülkesinin tarihiyle, kültürüyle, medeniyetiyle barışık bir insan, bir bilim adamı veya bir yönetici olmasını sağlamaktan başka bir faydası olmaz. Bütün bunlar kendisi için son derece faydalı şeylerdir. Her camimizi her kampüsün içinde, o kampüsün mimarisiyle barışık, bütün öğrencilerimizin kalplerine ruhlarına açık bir mabedin varlığı ülkemizin geleceği açısından da önem arz ediyor.

Başkan Görmez, her din gönüllüsünün sahip olması gereken nitelikleri bulunduğuna dikkati çekerek, üniversitelerde görev yapacak din gönüllülerinin de daha farklı niteliklere ihtiyacı olduğunu belirtti.

Diyarbakır'daki üniversite de okunan hutbeden Yıldız Üniversitesindeki camide görev yapan imam hatibin bilgisinin olması gerektiğini anlatan Başkan Görmez, "ODTÜ'de görev yapan arkadaşımız ile Iğdır Üniversitesi'nde görev yapan arkadaşımız arasında bir iletişim olmalı. Her birimiz birbirimizin tecrübesinden istifade ederek, yararlanarak farklı uygulamaları, kendi illerimize, kendi üniversitelerimize, kendi camilerimize taşıyabilmeliyiz." diye konuştu.

Kaynak: AA, Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.