Gazze Şeridi'ndeki Bedevi Ailelerin Zorlu Hayatı

Gazze Şeridi'in Han Yunus kenti çevresindeki bölgede yaşayan "Bedevi" aileler, su, elektrik ve her türlü modern iletişim araçlarından uzak farklı bir hayat yaşıyor.

Yoksul ailelerin ikamet ettiği Es-Sevafi bölgesinde, insanlar ya hurma dalları ve tenekelerden oluşturulan çadırlarda veya tahta, naylon gibi malzemelerle yaptıkları kulübelerde hayatlarını idame ettirmeye çalışıyor.

Söz konusu bölgede yaşayanlar, su ve elektrikten yoksun "ilkel ve basit" olarak adlandırılabilecek bir yaşam sürüyor. Kent hayatından uzak bir hayat süren aileler genellikle ucuz bakliyat ürünlerini tercih ediyor.

Bölge sakinlerinden beş çocuk babası Ganim Hasan (46), "Burada elektrik olmadan ve modern iletişim araçlarından uzak yaşıyoruz. Bu çadırlardan başka yaşayacağımız bir yer yok." dedi.

SU İÇİN 20 KM MESAFE KATEDİYORLAR

Kümes hayvanları ile koyun besleyen, geçimini sağlamak için çevre bölgelerdeki ailelere süt satan Hasan, "Zor hayat şartları bizi uzak bölgelere göçmeye ve burada kalmaya zorladı. Su getirebilmek için uzun mesafeler katediyoruz." ifadelerini kulladı.

- "Hayatımızdan memnunuz"

Bölgede yaşayanlardan on çocuk babası Ganim Dervaşe (70), kentten uzak bir yaşam sürdüklerini belirterek, "Bütün zorluklara rağmen hayatımız güzel. Suyu yaklaşık 20 kilometre uzaktan eşek sırtında getiriyoruz ancak birçok kişinin kaybettiği iç rahatlığı ve huzura sahip olduğumuzu hissediyorum." şeklinde konuştu.

AİLELER ŞEHİRDE YAŞAMAK İSTEMİYOR

Yaşadıkları zor ekonomik şartlara rağmen her aileden en az bir ya da iki çocuğun okula gönderildiğini ifade eden Dervaşe, "Birçok ailenin çocuğu üniversite mezunu oldu ve hükümette görev aldı ancak aileleri şehirde yaşamak istemedi." ifadelerini kullandı.

Bölgede yaşayan çocuklardan biri olan İbrahim, "Burada oyunlar oynuyor ve ailemize odun toplamada yardım ediyoruz." dedi.

Filistin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın elinde Gazze Şeridi'nde yaşayan bedevi ailelere ilişkin bir istatistik bulunmuyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.