Gaziantep'in İlkbahar Lezzeti: Erik Tavası

UNESCO tarafından tescillenen Gaziantep mutfağında önemli bir yere sahip kazan yemeklerinden "erik tavası" ilkbahar aylarında ağızları tatlandırıyor.

UNESCO'nun gastronomi dalında "Yaratıcı Şehirler Ağı"na dahil ettiği Gaziantep'te mevsimsel olarak sofralara sunulan yemekler için kazanlar kaynatılıyor. Kente özgü "erik tavası" da, ilkbaharda ağızları tatlandırıyor.

Taze sarımsak ve kuzu eti ile yapılan erik tavası, görüntüsü ve lezzetiyle turistlerin de ilgisini çekiyor.

Gaziantep Mutfak Sanatları Eğitim Merkezi Koordinatörü Doğa Çitçi, erik tavasının kentte sadece ilkbahar aylarında tüketildiğini söyledi.

Kentin mutfağının zengin olduğunu vurgulayan Çitçi, "Buradaki amacımız kente gelen yerli ve yabancı turistlere mutfak zenginliğimizi yerinde anlatmak. Tesisimizde baklava, lahmacun, kebap yok. Çünkü biz kazan yemeklerini tanıtmak istiyoruz." dedi.

ERİK YEMEĞİ TARİFİ

Mevsimlik meyvelerden yemekler yaptıklarını anlatan Çitçi, şu değerlendirmede bulundu:

"Şu an ilkbahar ayında olduğumuz için erik tavası yapıyoruz. Bu yemek, Gaziantep'in meşhur yemeklerindendir ve sadece burada yapılır. Özel, hoş farklı bir yemektir. Yabancı turistler eriği yemek olarak görünce şok oluyorlar. Böyle bir yemek kültürü hiçbir yerde yok. Gaziantep bu alanda tescilini almış, gastronomi, gurme şehri. Buraya gelen misafirler farklı lezzetleri tadıyorlar ve mutlu oluyorlar."

Çitçi, erik tavasının yapım aşamalarını da şöyle anlattı:

"Eti kavuruyoruz. Az tereyağı ve kıyılmış soğanları ilave ederek kavurmaya devam ediyoruz. 1 yemek kaşığı domates salçası, 1 yemek kaşığı karabiber, ve 2 bardak kaynamış su ekleyerek etle birlikte pişiriyoruz. Üzerine yıkanmış erikleri, soyulmuş taze sarımsakları ve 1 yemek kaşığı toz şekeri de ekleyerek koyu kıvama gelene kadar pişiriyoruz."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.