Firavun'un Hanımı Hz.asiye'nin Şehadeti

Firavun’un hanımı olan Hazret-i Âsiye'nin şehadeti...

Firavun’un hanımı olan Hazret-i Âsiye, asâ mûcizesini görünce Mûsâ -aleyhisselâm-’a îmân etti. Firavun bunu öğrendiğinde ona şiddetli işkenceler yaptı. Çivilerle yere çakıp üzerine kocaman bir kaya koydurdu ve güneşin sıcağına terk etti. İşte o zaman Hazret-i Âsiye meşhur duâsını yaptı. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Allah Teâlâ, îmân edenlere Firavun’un hanımını misâl gösterdi. O vakit kadın: «Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap! Beni Firavun’dan ve onun (kötü) amelinden kurtar ve beni zâlimler topluluğundan selâmete çıkar!» demişti.” (et-Tahrîm, 11)

Bu duâsı üzerine ona derhâl cennetteki makamı gösterilip hiç acı duymadan rûhu alındı.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Cennet kadınlarının en fazîletlileri Hatîce bint-i Huveylid, Fâtıma bint-i Muhammed, Meryem bint-i İmrân ve Firavun’un hanımı Âsiye bint-i Muzâhim’dir.” (Ahmed, I, 293)

Sâlebî, Arâisü’l-Mecâlis isimli eserinde şöyle der:

Firâset bakımından kadınların en üstünü ikidir. İkisi de Hazret-i Mûsâ hakkındaki teşhisinde isâbet etmiştir. Biri, Firavun’un hanımı Âsiye’dir. (O, Mûsâ -aleyhisselâm- bebekliğinde saraya getirilince Firavun’a:)

“–Bu çocuk, benim ve senin için göz aydınlığı olsun! O’nu öldürme!” demişti. Gerçekten de öyle olmuş, Hazret-i Mûsâ’ya îmân ederek cenneti kazanmıştır.

Diğeri ise Şuayb -aleyhisselâm-’ın kızıdır. O da, Mûsâ -aleyhisselâm- hakkında:

“−Babacığım! O’nu ücretle tut! Çünkü ücretle istihdâm edeceğin en hayırlı kişi, kuvvetli ve emîn olandır!» dedi.” (el-Kasas, 26)

Bunu nasıl anladığı sorulduğunda ise şöyle dedi:

“–Buraya gelirken benim arkamdan yürümeyi uygun görmedi. Bana dedi ki:

«–Ey Allâh’ın kulu, arkamdan yürü ve sözlerinle hangi tarafa gideceğimi bana târif et!» Bu davranışından, onun gâyet emîn bir kişi olduğunu anladım.”(Mukaddime 56/653; Ebû Nuaym, Hilye, III, 234-236.)

Kaynak: Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik , Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.