Fatih Sultan Mehmet’i Kapısından Döndüren Şeyh

Araştırmacı-Yazar Fahri Sarrafoğlu, İstanbul’daki Allah dostları ve Fatih Sultan Mehmet’i kapısından döndüren Şeyh Ebul Vefa Hazretlerini anlatıyor.

EBUL VEFA HAZRETLERİ KİMDİR?

İsmi Mustafa bin Ahmet’tir. Lakabı. “Muslihuddin“dir. Şeyh Ebü’l-Vefâ diye meşhur oldu. Konya‘da doğdu. Doğum tarihî kesin olarak belli değildir. İyi bir tahsil gördü. Tahsilini tamamladıktan sonra, Edirne’de Dabbâğlar Camiinin imamı Şeyh Muslihuddin Efendiye talebe oldu. Ondan maddî ve manevî ilimleri tahsil etti. Bir ara hacca gitti. Hac dönüşünde Hıristiyan korsanlar tarafından esir edilip Rodos adasına götürüldü. Zamanın gözü pek kahramanlarından Karaman oğlu İbrahim beyin fidyesini ödemesiyle hürriyetine kavuştu. İstanbul’a yerleşti. Şimdi orada adıyla anılan “Vefa” semtinde irşâd ile meşgul oldu. Devlet ricali ve dünyaya düşkün olanlara iltifat etmezdi. Zamanın birçok meşhur kimseleri kapısına gelir saatlerce bekler yine kabui etmezdi.

FATİH’İ TEKKEYE NEDEN KABUL ETMEDİ?

Fatih Sultan Mehmet Han kapısına geldi. Onunla görüşmek istedi. Uzun süre bekledi. Şeyh Hazretleri o yüce Hakanı kabul etmedi. Sultan çok üzüldü. Fatih’i kabul etmediği için kendisi de üzülmüş ve hatta iki damla gözyaşı bile dökmüştü. Yanında bulunanlar:

“Efendim! Neden Sultanı kabul etmediniz. Hem siz üzüldünüz ve hem de o üzüldü?” dediklerinde: Şeyh Hazretleri:

“Doğru söylersiniz. Ama inanıyorum kî, benim ona olan muhabbetim ve onun bana olan sevgisi ve ihtiyacı bize asıl vazifemizi unutturacak kadar fazladır. Dostluğumuz ve sohbetimiz birçok vatandaşın İşinin yarım kalmasını veya yapılmamasına sebep olabilir. O sohbetimize katılırsa korkarım sonunda padişahlığı bırakmak isteyecek. Hünkârımız Efendimizin gönlü çok hassas ve coşkundur.  Korkarım ki padişahlık vazifelerini unutup tacı tahtı bırakacak ve dervişliğe kalkışacak. Hâlbuki o milletin işlerini üzerine almıştır. Biz de dünya düzenini korumaya memuruz.”

FATİH’İN CENAZE NAMAZINI KILDIRDI

Sultan Fatih vefat edince, vasiyeti üzerine cenaze namazını bizzat Şeyh Ebul Vefa Hazretleri kıldırmıştır. Fatih’ten sonra tahta geçen oğlu Sultan İkinci i Bayezit, kızını evlendirirken nikahını Şeyhlerinin kıymasını istedi ve onun için ona kırk bin akçe gönderdi. Şeyh Hazretleri, paraları kabul etmedi ve: “Muhyiddin Konyevî vardır. Fakirdir, bu paraları ona verin, o bereket bir zâttır. Onu getiriniz bu işi o yapsın.” dedi.  Böylece Şeyh Hazretleri bir başkasını kendisine tercih etti. Şeyh Hazretleri. Astronomi ve Astroloji ilimlerine vakıftı. Birçok kitap yazdı. Birçok talebe yetiştirdi.

EBUL VEFA HAZRETLERİ NASIL VEFAT ETTİ?

Rivayetlere göre Sultan Beyazıt Han’da bası Fatih gibi Ebul Vefa Hazretlerini görmek istemiş ama yine kabul edilmemişti. Bunun üzerine 2. Beyazıt ısrar ederek dergaha girer. Şeyhe haber verdiklerinde ise “..Mümkün değil dünyada iken beni göremez diyerek,  kelime-i şehadet getirerek ruhunu teslim eder. Padişah 2. Beyazıt geldiğinde yüzünü açıp görmek ister ama bu seferde Şeyh yüzünü eli ile kapatmıştır. Cenaze namazını Padişah 2. Sultan Beyazıt kıldırmıştır.  (M. 1490) Türbesi ve camisi İstanbul’un en meşhur semtlerinden Vefa semtindedir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.