Ezan Ne İfade Eder?

Ezan ve kamet okunurken ne yapılır, ne yapılmaz? Ezanın anlamı nedir? Ezan ne ifade eder?

Ezanla ilgili hadisler ve hadislerin açıklaması...

  1. Abdullah bin Amr bin Âs (r.a), Resûlullah Efendimiz’in şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Müezzinin ezan okuduğunu duyduğunuzda, söylediklerinin aynısını siz de tekrar edin. Sonra bana salevat getirin. Çünkü kim bana bir salevat getirirse, Allah buna karşılık ona on defa salât eder. Daha sonra benim için Allah’tan «Vesîle»yi isteyin. Vesîle, cennette Allah’ın kullarından bir tek kişiye nasîb olacak bir makamdır. O kulun ben olacağımı umuyorum. Kim benim için Vesîle’yi isterse, ona şefaatim vâcip olur.” (Müslim, Salât, 11)
  2. Câbir bin Abdullah Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Kim ezanı işittiği zaman: «Ey şu mükemmel dâvetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed (s.a.v)’e “Vesîle”yi ve fazileti ver. Onu, kendisine vaad ettiğin “Makâm-ı Mahmûd”a ulaştır» diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur.” (Buhârî, Ezân, 8; Tefsîr, 17/11. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Salât, 37/529; Tirmizî, Salât, 43/211; Nesâî, Ezân, 38/678; İbn-i Mâce, Ezân, 4)
  3. Sa’d bin Ebû Vakkas Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Kim müezzini işittiği zaman: «Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in (s.a.v) O’nun kulu ve Resûlü olduğuna şahitlik ederim. Rab olarak Allah’tan, Resûl olarak Muhammed’den (s.a.v), din olarak İslâm’dan râzı oldum» derse, o kimsenin günahları bağışlanır.” (Müslim, Salât, 13. Ayrıca bkz. Tirmizî, Salât, 42/210; Nesâî, Ezân, 38/677; İbn-i Mâce, Ezân, 4)
  4. Ebû Hüreyre’den (r.a) nakledildiğine göre Resûlullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:“İnsanlar ezan okumanın ve namazı birinci safta kılmanın ne kadar faziletli olduğunu bilseler ve sonra da kur’a çekmekten başka çare bulamasalardı, muhakkak bunlar için aralarında kur’a çekerlerdi.” (Buhârî, Ezân, 32, 9, Şehâdât 30; Müslim, Salât 129)

Hadisleri Nasıl Anlamalıyız?

Kulluğun esâsı, Allah’a saygı göstermektir. Saygı hâli ne kadar kusursuz olursa kulluk da o nisbette kemâl bulur. Allah’ın yeryüzünde bazı nişâneleri (şeâiri) vardır ki, onlara hürmet ve muhabbet beslemek, Allah’ı sevip O’na tâzimde bulunmak mânâsına gelir. O alâmetlere saygısızlık ise, Allah’a saygısızlık anlamı taşır. Bunlar; Kur’ân-ı Kerim, Kâ’be, Peygamber, ezan, namaz, kurban, Safâ ve Merve gibi, Allah’a yakınlık hissi uyandıran alâmet ve işaretlerdir. Cenâb-ı Hak, yeryüzüne koyduğu bu alâmetlere hürmetsizlikten kaçınmayı emretmiştir.[1] Onlara tâzimde bulunup hürmet edenlerin ise, hayra nâil olacağını bildirmiştir. Âyet-i kerimelerde şöyle buyrulur:

“Her kim, Allah’ın hürmet edilmesini istediği şeylere saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır.” (Hac 22/30)

“Kim de, Allah’ın şeâirine ta’zîm gösterirse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır.” (Hac 22/32)

EZAN DAVETTİR

İslâm’ın mühim alâmetlerinden biri de ezandır:

Ezan vasıtasıyla, İslâm’ın esasları günde beş defâ yüksek sesle ilân edilerek kâfirler imana, Müslümanlar da cemaatle ibadete ve birlik-berâberliğe dâvet edilmektedir.

Bir yerde ezan okunduğunda, orada Müslümanların varlığı ve o bölgenin İslâm toprağı olduğu ilân ediliyor demektir. Bu yönüyle ezan, târih boyunca fetih ve zaferlerin vazgeçilmez bir unsuru olmuştur. Yeni fethedilen bir memleket, okunan fetih ezanıyla İslâm diyârı hâline dönüşmüş, Resûlullah, herhangi bir beldenin Müslüman olup olmadığını, ezanla tesbit etmiştir.[2]

Aslî lisânıyla okunan ezan, hangi dili konuşursa konuşsun bütün Müslümanlar tarafından dünyanın her yerinde rahatça tanınabilir ve mesajı kolayca anlaşılır. Ezan, Peygamberlik vazifesinin bir devamıdır. Çünkü o, dînin en büyük rüknü ve bütün ibadetlerin esası olan namaza çağrıdır.

Cenâb-ı Hak, ezanla kullarını huzûruna davet etmektedir. Bu sebeple ezan, Allah’ın kullarına verdiği kıymeti gösterir. Doğduğunda kulağına ezan okunan çocuklar, millî ve mânevî terbiyenin ilk esasını, bu ilâhî dâvetten alırlar. Dolayısıyla ezan, Müslümanların hürmet edeceği önemli nişanelerden biridir. Ezana gösterilecek saygının ilk tezâhürü, onu abdestli olarak okumaktır. (Tirmizî, Salât, 33/200, 201)

Bir diğeri de, müezzinle birlikte ezanı tekrar etmektir. Böyle yapan mü’minler, müezzinin aldığı sevabın aynısını kazanır ve Allah’tan bir şey istediklerinde dualarına icabet edilir.

EZANI DUYUNCA BUNLARI YAPMAYIN!

Âlimlerin ekseriyetine göre, müezzinle birlikte ezanı tekrar etmek müstehaptır. Dolayısıyla ezanı duyan kimsenin, Kur’ân okumayı, tesbihâtı, selâm alıp vermeyi ve konuşmayı terk etmesi güzel bir davranıştır. Bu hüküm, kâmet için de aynen geçerlidir.

EZAN OKUNURKEN NE DENİR?

Bazı rivâyetlerde, müezzin “Hayye ale’s-salâh” ve “Hayye ale’l-felâh” dediğinde, dinleyenlerin “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” demeleri istenmiştir. (Müslim, Salât, 12; Ebû Dâvûd, Salât, 36/527)

Resûlullah, “Kad kâmeti’s-salâh”tan sonra, “أَقَامَهَا اللّٰهُ وَأَدَامَهَا” “Allah onu ikâme etsin ve devamlı kılsın” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Salât, 36/528)

Bâzı âlimler, sabah namazında müezzin, “es-Salâtü hayrun mine’n-nevm” dediğinde, “صَدَقْتَ وَبَرِرْتَ” “Doğru söyledin ve iyi yaptın” şeklinde mukabele edileceği görüşündedirler.

EZAN OKUNDUKTAN SONRA DUA ETMENİN FAZİLETİ

Aynı vakitte birkaç ezan işiten kimsenin, birine icabet etmesi kâfîdir.

Ezan bittikten sonra Peygamber Efendimiz’e salavât getirilir ve hadislerimizde öğretilen dualar okunur. Bu dualar, Resûlullah için yapılıyormuş gibi görünse de hakikatte kulun kendi faydasınadır. Zira bir salavât getirene Allah Teâlâ on defa rahmet eder ve günahlarını bağışlar. Yine kendisi için istediğimiz yüce makâmlar vâsıtasıyla Allah Resûlü, bütün insanlığa şafaat edecektir.

İSLAM’IN ALAMETİ

Dînin alâmeti olan ezanı, bu şekilde tekrar eden ve duaları okuyan kişi, İslâm’a girip Allah’a boyun eğdiğini ve O’na itaat ettiğini göstermiş olur. Güç ve kudretin sadece Allah’a âit olduğunu vurgulayarak, ibadete yönelmesinin kendisinde bulunan bir üstünlükten kaynaklandığı şeklindeki yanlış düşüncelere kapılmaz. Bütün kalbiyle ilâhî dâvete icâbet eder.

Ezana hürmetin bir diğer tezahürü de, ezan başladığında vaaz ve nasihatin bırakılmasıdır.

İlk iki hadiste zikredilen “Vesîle” ile “Makâm-ı Mahmûd”, çok yüksek bir derece olup Allah’a yakınlık ve şefaat makâmıdır. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Gecenin bir kısmında, sâdece sana mahsus bir fazlalık olmak üzere teheccüde kalk (Kur’ân, namaz ve zikirle meşgul ol)! Umulur ki Rabbin seni Makâm-ı Mahmûd’a eriştirir.” (İsrâ 17/79)

Resûlullah, bu makâmda sadece kendi ümmeti için değil, bütün günahkârlara şefaat edecek, insanların en sıkıntılı olduğu bir anda, ilâhî rahmetin tecellî etmesi için niyazda bulunacaktır.

MAKAM-I MAHMUD NEDİR?

“Övgüye lâyık yer, herkesin methettiği yüksek dereceli mânevî makâm” mânâsına gelen Makâm-ı Mahmûd, aynı zamanda, İslâm’ın insanlık âlemine yayılıp kabul görmesini ve Hz. Peygamber’in isminin, ezan ve diğer vâsıtalarla bütün dünyaya duyrularak her ân tekrarlanmasını ifade etmektedir.

GÖK KAPILARININ AÇILDIĞI VAKİT

Üçüncü hadisimizde tavsiye edilen ezan duasında, iman ve İslâm esasları ikrâr edilmektedir ki, ezanın da aynı mâhiyette olduğunu daha önce söylemiştik. Bu durumda Müslüman, günde beş defâ dinin esaslarını tekrarlayarak iman ve teslîmiyetini tâzelemektedir. Devamlı canlı tuttuğu bu şuur sâyesinde, dünyaya kapılıp gitmekten kurtulmaktadır.

Resûlullah, ezan okunurken,[3] ezan ile kâmet arasında[4] ve kâmet getirilirken[5] gök kapılarının açılacağını ve o anda yapılan duaların kabul edileceğini haber vermiştir.

Ezan bu derece faziletli olunca, onu okuyan insanlar da bundan hisse almaktadır. Nitekim müfessirler, şu âyet-i kerimenin aynı zamanda müezzinlerin faziletini beyan ettiği kanaatindedir:

“Allah’a dâvet eden, sâlih ameller işleyen ve: «Ben gerçekten Müslümanlardanım» diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussılet 41/33)

MÜEZZİNLERİN FAZİLETİ

Müezzinlerin faziletine dâir pek çok hadis-i şerif nakledilmiştir. Müezzinin sesini işiten cin, insan ve her türlü varlık, kıyamet günü onun için şahitlik edecektir. (Buhârî, Ezân, 5; Tevhîd, 52; Bed’ü’l-Halk 12)

Müezzinler, ezan sâyesinde îtikatları sağlamlaşıp, iyilik, hayır ve sâlih amelleri artacağından, kıyâmet gününde önder mevkiinde olacak ve arkalarında bir cemaat bulunacaktır. (Bkz. Müslim, Salât, 14; İbn-i Mâce, Ezân, 5)

Ezana hürmetsizlik edenler ise kötü bir âkıbete dûçâr olurlar. Şu hâdise bunun bâriz misâllerinden biridir:

Medine Hıristiyanlarından birisi, müezzin, “Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ederim” deyince:

“–Yalancı olan yansın” derdi.

Bir gece hizmetçisi elinde ateşle eve girdi. O esnâda Hıristiyan ile âilesi içerde uyuyordu. Ateşten bir kıvılcım sıçrayarak evi ve içindekileri yaktı.

Bu hâdise üzerine şu âyet-i kerime nâzil oldu:

“Ezan okuyarak namaza çağırdığınızda, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Böyle yapmalarının sebebi, onların akıllarını kullanmayıp bu güzelliği kavrayamayışlarıdır.” (Mâide 5/58) (Vâhıdî, s. 203; Kurtubî, VI, 146)

Dipnotlar:

[1] Mâide 5/2. [2] Bkz. Buhârî, Ezân, 6; Müslim, Salât, 9; Ebû Dâvûd, Cihâd, 91/2635; Ahmed, III, 448-449. [3] Heysemî, I, 328. [4] Ebû Dâvûd, Salât, 35/521; Tirmizî, Salât, 44/212. [5] Ahmed, III, 342.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

EZAN VE KAMET NEDİR?

Ezan ve Kamet Nedir?

EZAN DUASINI OKUMANIN HÜKMÜ NEDİR?

Ezan Duasını Okumanın Hükmü Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Çok beğendim sohbet hazırladığım için işime yaradı. :)

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.