Evde Köpek Beslemek Günah mıdır?

Evde köpek beslemek günah mıdır? Evde köpek beslemek ile ilgili bilmemiz gerekenler ve İslam'da köpek beslemenin hükmü...

Evde köpek besleme konusuna girmeden önce bilmemiz gereken en önemli konu İslam'ın tüm mahlukata karşı ilk emri merhamet ve şefkattir. Onları gözetmek, korumak ve beslemek her müslüman için önemli ve mükafatı olan bir vazifedir.

İslâm’ın evde köpek beslenme konusunda ki hükmü ona karşı menfî bir tavır takınmayı da gerektirmez. Yâni köpeklerin beslenmemesi veya onlara kötü muâmele edilmesi söz konusu olamaz. Bilakis İslâm, merhameti bütün mahlûkâta şâmil bir sûrette telkin ettiği için, köpeklerin de hayatlarının korunmasını, diğer mahlûkât gibi onlara da şefkat ve merhametle muâmele edilmesini emretmiştir.

Nitekim bir hadîs-i şerîfte, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su veren günahkâr bir kadının cennetlik olduğu müjdelenmektedir.

Târihimizde de mahlûkâta merhamet duygusunun müesseseleşerek çeşitli vakıflar kurulduğu ve bu vakıfların şefkat elinin, himâyeye muhtaç hayvânâta kadar uzandığı, mâlum ve meşhurdur.

Dolayısıyla mühim olan, köpek besleme husûsunda da İslâm’ın belirlemiş olduğu meşrûiyet sınırlarına riâyet etmektir.

EVDE KÖPEK NEDEN BESLENMEZ?

Yüce dînimiz İslâm, ev içinde köpek beslenmesini yasaklamıştır. Zîrâ köpeğin nefesi ve salyası necistir. Nitekim köpeklerin salyalarından, tüylerinden ve hattâ nefeslerinden çeşitli bulaşıcı hastalıkların husûle geldiği, artık günümüzde şüphe götürmez bir ilmî gerçektir. Üstelik bunlar, ilmin bugünkü ulaştığı noktada tespit edebildiği gerçeklerdir. İslâm’ın bu husustaki ölçülerinin henüz bilinmeyen kimbilir daha nice hikmetleri bulunmaktadır.

Hadîs-i şerîfte buyrulduğu gibi eve tesâdüfen girmiş olan bir köpek yavrusu sebebiyle Cebrâîl -aleyhisselâm-, Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın yanına gelememiştir. Bir de hiçbir sebep yokken irâdî olarak içinde köpek beslenen evlerin hâlini düşünmek gerekir! Zîrâ Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in, Hazret-i Âişe’ye:

“–Bu köpek yavrusu buraya ne zaman girdi?” diye sorması ve onun da:

“–Vallâhi bilmiyorum.” diye yemin ederek cevap vermesi de gösteriyor ki, bir müslümanın evinde bile bile köpek bulundurması söz konusu olamaz. Bu hâdise de sebepsiz değil, mü’minler için bir hükmün zâhir olması hikmetine binâen vukû bulmuştur.

Kedi, evcil bir hayvandır; onun evde bulunmasında mahzur yoktur. Fakat ev içinde köpek beslemek câiz değildir. Ancak avcılık, çobanlık ve bağ-bahçe bekçiliği gibi vazîfeler için -o da evin dışında olmak kaydıyla- köpek beslenmesine müsâade edilmiştir. Zîrâ bu, bir ihtiyâcı karşılamaktadır.

Hakîkaten Cenâb-ı Hak, köpeği insanın emrine vermiş ve onu birçok hayvandan farklı olarak sâhibine karşı sadâkat sâhibi kılmıştır. Üstelik onu birçok fennî âletin sâhip olamadığı müstesnâ kâbiliyetlerle donatmıştır. Nitekim bugün narkotik aramalarında veya enkaz altındaki insanların yerinin tespitinde kullanılan köpekler, bağ-bahçe ve ev bekçiliklerine ilâveten insanlığın sağlığı için de bekçilik yaparak son derece önemli hizmetler görmektedirler.

Bugün özellikle Batı âleminde âile parçalanmış ve insanlar ferd hayâtı yaşamaya başlamış olduğundan, bilhassa yalnız yaşayanlar, hırsız ve sâir menfîliklere karşı ev içinde köpek beslemektedirler. Üstelik birçok Batı ülkesinde evde bakılan köpeklere sigorta yapma mecbûriyeti bile getirilmiştir. Köpeklerinin beslenmelerine ilâveten sigorta masraflarının da ödenmesinde beis görmeyip cömert davrananların pek çoğu, her nedense toplumdaki fakirlere karşı aynı cömertliği sergileyememektedirler. Onların pekçok külfeti ve masrafı göze alarak evde köpek bulundurmaları, zamanla hem köpeğin hem de sâhibinin fıtratlarını bozmaktadır. Zîrâ köpeğe duyulan aşırı düşkünlük, onu neredeyse âilenin bir ferdi gibi görecek kadar ileriye götürülmüştür. Bu aşırılıklar, zaman zaman kendi evlâdını ikinci derecede görmeye kadar varmaktadır. Bunun en korkunç netîcesi ise egoistliğin dehhâmeleşerek evlâda verilmesi gereken sevgiyi köpeğe yönlendirmek sûretiyle evlâd sâhibi olma meylini köreltmesidir. Nitekim bugün birçok batı ülkesinde nüfus, artacağı yerde azalmaktadır.

EV ORTAMI KÖPEĞİN FITRATINA UYGUN MU?

Üstelik evde köpek beslenmesi, köpek için de bir himâye şekli değil, bilakis bir bakıma yaratılışına zıt şartlar altında yaşamak mecbûriyetinde bırakılmasıdır.

Çağların önünde giden İslâm’ın, köpek beslemeyi ancak evin dışında ve zarûretler dâhilinde tecvîz etmesine karşılık, bilhassa Batılıların bu tavırları ne korkunç bir dalâlet ve âile yıkımıdır. Maalesef son zamanlarda bizim toplumumuzda da müşâhede edilmekte olan evde köpek besleme âdeti, körü körüne batı taklitçiliğinin menfî tezâhürlerinden sâdece biridir.

İslâm’ın evde köpek beslenmemesi hususundaki yasağı, ona karşı menfî bir tavır takınmayı da gerektirmez. Yâni köpeklerin beslenmemesi veya onlara kötü muâmele edilmesi söz konusu olamaz. Bilakis İslâm, merhameti bütün mahlûkâta şâmil bir sûrette telkin ettiği için, köpeklerin de hayatlarının korunmasını, diğer mahlûkât gibi onlara da şefkat ve merhametle muâmele edilmesini emretmiştir.

Nitekim bir hadîs-i şerîfte, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su veren günahkâr bir kadının cennetlik olduğu müjdelenmektedir.

Târihimizde de mahlûkâta merhamet duygusunun müesseseleşerek çeşitli vakıflar kurulduğu ve bu vakıfların şefkat elinin, himâyeye muhtaç hayvânâta kadar uzandığı, mâlum ve meşhurdur.

Dolayısıyla mühim olan, köpek besleme husûsunda da İslâm’ın belirlemiş olduğu meşrûiyet sınırlarına riâyet etmektir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.