Engelli Çocuklara El Uzatan Gönüllü Doktor

Akademik kariyerine engellilere yönelik çok sayıda çalışmayı sığdıran Doç. Dr. Tatar, Fiziksel Engelliler Vakfının projesi kapsamında Gaziantep'te gönüllü hizmet yürütüyor.

Akademik kariyerine engellilere yönelik çok sayıda çalışmayı sığdıran Marmara Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yaşar Tatar, gönüllü dahil olduğu, engellilerin yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacıyla hayata geçirilen proje için yıllardır belirli aralıklarla İstanbul'dan Gaziantep'e gelerek çaba harcıyor.

Akademik kariyerine adım attığı yüksek lisans yaptığı dönemde, engelliler için çalışmalara başlayan Tatar, o günden bu yana bu durumdakilerin yaşam kalitesini yükseltmek için bazı sosyal projeleri hayata geçirdi.

Üniversite bünyesinde yüzlerce engellinin sağlık sorunlarını çözebilmek için çalışmalar yürüten genç bilim adamı, yaklaşık 10 yıldan bu yana Marmara Üniversitesinde, Fiziksel Engelliler Vakfının yürüttüğü ve Avrupa Birliğinin desteklediği "Spor Rehabilitasyonu Projesi"nde gönüllü çalışıyor.

Son 4 yıldır belirli aralıklarla Gaziantep'e gelerek engellilere umut olan Tatar için hayatındaki en büyük mutluluk kaynağı ise bu durumdaki çocukların eğitimler sonucu hayatlarındaki gelişmeleri görebilmek.

Doç. Dr. Yaşar Tatar, yapılan çalışmalar sonrasında engellilerdeki gelişimi görerek mutlu olduğunu ifade ederek, "Öğrendiğinizi ya da bildiğinizi toplumla paylaşmıyorsanız ve bu işi gönüllülük esasıyla yapmıyorsanız gerçekten bilginizin çok fazla yararı olmuyor. O yüzden biz de bu işi maddi beklenti için değil, manevi tatmin için yapıyoruz." diye konuştu.

GAZİANTEP'TE 430 ÇOCUK MUAYENE EDİLDİ

Gaziantep'te devam eden projenin rehabilitasyondan ziyade engellilerin kendi başlarına ihtiyaçlarını karşılayabilmesini sağlamaya yönelik eğitim programı niteliği taşıdığını ve şimdiye kadar 430 çocuğun muayene edildiğini bildiren Tatar, bunlardan 220'sinin sağlık durumlarına göre fizik tedaviden yararlandığını kaydetti.

Proje kapsamındaki çalışmaların gönüllülük esasına dayandığına işaret eden Tatar, çalışmalarla daha önce birilerine bağımlı olarak yaşayan çocukların, yaşamsal faaliyetlerini, kimseye ihtiyaç duymadan yürütmelerine olanak sağladıklarını sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.