En Zor Orucu Onlar Tutuyor

Meslekleri gereği yüksek sıcaklıkta çalışmak zorunda olan demir ustaları, 400 santigrat derecelik sıcaklığa ulaşan ocakların başında çalışarak, zor koşullara rağmen oruçlarını tutuyor.

Diyarbakır’da Ramazan ayının sıcak günlere denk gelmesiyle birlikte kor ateşlerin yandığı fırınların önünde zorlu mesailerini sürdürmek zorunda olan meslek grupları en zor orucu tutuyor. Demir ustaları, demiri eritmek için 400 santigrat derecenin üstündeki fırınların önünde, kalay ustaları da kalayı eritmek için 200 santigrat dereceyi bulan ateş ile çalışıyor. Yaklaşık 40 yıldır kalay işi yaptıklarını kaydeden Mehmet Çimen, mesleklerinin bu olduğunu ve ekmeklerini kazanmak için çalışmak zorunda oldukları kaydetti.

“ORUÇLUYUZ AMA ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ”

Sıcağın bazen dayanılmaz bir hal aldığını anlatan Çimen, “Oruçtur mecburi çalışıyoruz. Bazen iş oluyor bazen olmuyor. Mecburuz işte artık yapmaya mecburuz. Oruçluyuz ama mesleğimizi de yapmak zorundayız çünkü ekmeğimiz buradan geliyor. Sıcaktır dayanılmıyor ama ne yapalım” dedi.

“ALIŞTIĞIMIZ İÇİN ETKİLENMİYORUZ”

Hava sıcaklığın kendilerini pek etkilemediğini vurgulayan demir ustası Mehmet Yıldız ise, her şeyin insanın çalışma temposu ve alışkanlıklarıyla ilgili olduğunu belirtti. 20 yılı aşkın süredir demir ustalığı yaptığını belirten Yıldız, “Sıcaklık pek etkilemiyor. Çünkü biz çalıştığımız zaman sıcaklık pek etkilemiyor. Ne kadar çalışırsan Allah o kadar kuvvet veriyor insana. Mesela ne kadar yatarsa insan o kadar tembelleşiyor. İşleyen demir pas tutmaz.  Bu da aynı bu şekilde çalıştığın zaman vücut pas tutmaz. Çalışmadığın, hareket etmediğin zaman vücut pas tutar. Şuan sezondayız ama kuş uçmuyor. Bir lira da gelse çok şükür diyoruz” diye konuştu.

Kaynak: Star Gazetesi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.