En Korkunç Zulümlere Maruz Kalıyorlar

Pakistan'ın Ankara Büyükelçisi Qazi, Hindistan'ın Keşmir'i işgalinin ardından istikrarın 70 yıldır sağlanamadığını belirterek, "Bu nedenle Keşmirliler en korkunç zulüm ve insan hakları ihlallerine maruz kalıyor." dedi.

Pakistan'da, Hint askerlerinin Keşmir halkının iradesini yok sayarak, Cammu Keşmir'i işgal ettiği 27 Ekim "Kara Gün" olarak anılıyor.

Pakistan'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Syrus Sajjad Qazi, Kara Gün'ün 71. yıl dönümünde, Keşmir sorunu, Pakistan ve uluslararası kurumların bu soruna yaklaşımları ve çözüm çabalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Qazi, Hindistan'ın 1947'deki Cammu Keşmir'i işgalinin ardından bölge genelinde barış ve istikrarın 70 yıldır sağlanamadığını belirterek, "Bu nedenle işgal altındaki Keşmirliler en korkunç zulüm ve insan hakları ihlallerine maruz kalıyor." dedi.

Cammu Keşmir'in dünyanın en militarize olmuş bölgelerinden biri olduğunu vurgulayan Qazi, burada 700 bin kadar Hindistan askeri gücünün bulunduğunu kaydetti. Çatışmalar sonucunda 1989'dan bugüne 95 bin Keşmirlinin şehit olduğunu söyleyen Qazi, binlerce kadının da taciz ve tecavüze maruz kaldığını anlattı.

KEŞMİR HALKI KENDİ KADERİNİ TAYİN ETMELİ

Qazi, "Kara Gün" olarak anılan bugünde, hem Hindistan hükümetinin hem de uluslararası kamuoyunun verdiği ancak yerine getirilmeyen sözlerin hatırlandığının altını çizdi.

Konuyu, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne taşıyanın Hindistan olduğuna işaret eden Qazi, BMGK'nin, sorunun çözümü için "Keşmir halkının kendi kaderini tayin hakkı bulunduğunu" belirterek, "tarafsız bir plebisit yapılması" kararı aldığını hatırlattı.

Qazi "Ancak maalesef Hindistan, BMGK'nin bu kararını neredeyse 70 yıldır uygulamayı reddediyor." dedi.

Keşmir sorununa çözüm bulunamamasında uluslararası kurumların da sorumluluğu olduğu görüşünü savunan Qazi, "Keşmir sorunu özellikle BMGK'nin ahlaki ve hukuki sorumluluklarını yerine getirmesi konusundaki yetersizliğini de ortaya koyuyor." değerlendirmesinde bulundu.

Qazi, Hindistan hükümetinin, yasal olarak Keşmir halkına baskı yaptığını belirterek, "Hindistan yönetimi, ayrıca sistematik insan hakları ihlalleri yapan güvenlik güçlerine de önemli ölçüde dokunulmazlık veriyor. Bugüne kadar hiçbir Hindistan güvenlik gücü, insan hakları ihlali suçlamasıyla yargılanmadı." ifadesini kullandı.

PAKİSTAN'IN TUTUMU

Büyükelçi Qazi, Pakistan'ın Keşmir sorununa yaklaşımı konusunda, BMGK kararıyla aynı görüşe sahip olduklarını belirterek, "Bizim pozisyonumuz da Keşmirlilerin kendi kaderlerini tarafsız bir plebisit sonucunda tayin etmeleri yönünde. Ancak Hindistan bu gerçeklikten uzak durmaya ve bölgeyi çatışma uçurumuna sürüklemeye devam ediyor." dedi.

Keşmir sorununa son vermesi için BMGK'nın Hindistan'a çağrıda bulunması gerektiğini kaydeden Qazi, sorunun çözümünde diyaloğun önemine vurgu yaptı.

Qazi, "Güney Asya'da barış ve istikrara uzun süredir gölge düşüren sorunların çözümünde diyalog tek yol." diyerek Hindistan ile tüm meseleleri ele alacak şekilde ciddi ve kapsamlı bir istişareye hazır olduklarını söyledi.

Ancak Hindistan'ın buna yanaşmadığını kaydeden Qazi, "Bunun yanı sıra Hindistan, uluslararası kamuoyunun dikkatini dağıtarak gerçek sorunlardan uzaklaşıp Keşmirlilerin insan haklarını ihmal etmeye devam ediyor." dedi.

Qazi, Hindistan'ın, Keşmir kontrol hattındaki ateşkesi de sık sık ihlal ettiğine dikkati çekerek, "Bu saldırgan ve sorumsuz tutum bölgeyi sadece istikrarsızlığa ve çatışmaya sürükler." diye konuştu.

ÇÖZÜM BULMAK İÇİN ARTIK ADIM ATILMALI

Pakistan'ın Ankara Büyükelçisi Qazi, Pakistan'ın BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin Keşmir raporunu Pakistan'ın olumlu karşıladığını belirterek, "Pakistan ayrıca Keşmir sorununu araştırmak ve sorumluluğunu yerine getirmek adına BM himayesinde bir soruşturma komisyonunun kurulma çağrısını destekliyor." görüşünü paylaştı.

"Hindistan'ın insan hakları ihlallerine" yönelik bulguların yer aldığı BM ile İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu raporlarının örtüştüğünü belirten Qazi, "Bu rapor da uluslararası medya kurumları ve bağımsız insan hakları organizasyonlarının Keşmir halkının insan hakları ihlalleriyle ilgili araştırmalar yapması önerisinde bulunuyor." ifadesini kullandı.

Qazi, "Önemli olan bu raporların tespitleri ışığında uluslararası kamuoyunun Keşmir sorununa çözüm bulmak için artık bir adım atması." ifadesini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.