En Büyük Öğretmen

Bir peygamber mesleği olan öğretmenliğin fazileti nedir?

Hayatta en zirve sanat, insan yetiştirmektir. Eğitim hizmeti, bir bakıma Peygamber mesleğidir. Efendimiz, bu fazîlet ufkunda da zirvedir.

Allah Teâlâ, insanlığa en büyük insan terbiyecileri olarak Peygamberleri lûtfetmiştir. Onlar da Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine ihsân ettiği ebedî saâdet ve kurtuluş reçetesi olan dîni insanlara ulaştırmanın gayreti içinde olmuşlardır. Her güzellik ve hayrın kemâl noktasını temsil eden Peygamber Efendimiz, bu fazîlet ufkunda da zirvedir. Nitekim Efendimiz;

Talebeleri bütün bir insanlık olan en büyük muallimdir... Âlemlere rahmet dersini tâlîm eden bir muallim… Her gönlü, Cenâb-ı Hakk’ın nazargâhı gören ve o hassâsiyetle değerlendiren bir muallim… Muzdarip gönüllerin ıztırâbını mübârek sînesinde hisseden ve ona bir çâre bulmadan gönlü huzur bulmayan bir muallim… Zulüm karanlığıyla kararmış kalplerin, İslâm’ın nûruyla aydınlanması arzusuyla bütün gücünü sarf eden ve;

“Hidâyete dâvet eden kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da hiçbir şey azaltmaz.” (Müslim, İlim, 16) hadîsini ümmetine fiilen öğreten bir muallim…

Velhâsıl tek derdi ve tek gâyesi, talebelerini Hakk’ın râzı olacağı güzel bir kulluk kıvâmına eriştirmek olan bir muallim…

PEYGAMBER MESLEĞİ

Bu gerçekler ışığında denilebilir ki eğitim hizmeti, bir bakıma Peygamber mesleğidir. Bu hakîkat dolayısıyladır ki Efendimiz’in insanlara hakkı ve hayrı tâlîm etmek mevkîinde olan bütün mü’minlere hitâben buyurduğu şu hadîs-i şerîf ne kadar câlib-i dikkattir:

“Müslümanların işlerini önemsemeyen onlardan değildir. Her kim Allah için, Resûlü için, kitâbı için, müslümanların imâmı ve bütünü için nasihatçi olmadan akşamlar ve sabahlarsa onlardan değildir.” (Taberânî, es-Sağîr, nr. 907; Heysemî, ez-Zevâid, nr. 294)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ NE ÖĞRETTİ, NASIL ÖĞRETTİ, NE HASIL ETTİ?

Peygamber Efendimiz Ne Öğretti, Nasıl Öğretti, Ne Hasıl Etti?

ÖĞRETMENLERİN VASIFLARI

Öğretmenlerin Vasıfları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.