Ekmeğini Yarım Asırdır Tuzdan Çıkarıyor

Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesinde bulunan Tuzla Gölü'nden ekmeğini kazanan Seyfi Turan, yarım asırdır geleneksel yöntemlerle çıkardığı tuzu satarak geçimini sağlıyor.

Ekmek teknesini Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesindeki Tuzla Gölü'nde kuran Seyfi Turan, yarım asırdır gölden geleneksel yöntemlerle çıkardığı tuzu satarak geçimini sağlıyor.

Salça, peynir, hamur ve turşu gibi ürünlerin yapımında daha çok kullanılan tuzu gölden çıkarıp vatandaşın sofrasına ulaştıran Turan (56), göle ulaşmak için sabahın ilk saatlerinde at arabasıyla yola koyuluyor.

GÖLDE BATMAMAK İÇİN TAHTA AYAKKABI GİYİYOR

Turan, at arabasıyla bir saatlik yolculuğun ardından göle ulaşıyor. At arabasını gölün kıyısındaki kuru alana bırakan Turan, batmamak için "helik" adını verdiği tahta ayakkabıları giyerek tuz çıkaracağı alana doğru "beyaz yolculuğa" başlıyor.

Gölden kürekle kazıyarak çıkardığı tuzu plastik tekneye dolduran Turan, hayatın zorluklarına karşı tutunmasını simgelercesine asılarak iple sürüklediği tuz dolu tekneyi at arabasına kadar götürüyor. Tuzu at arabasına dolduran Turan, kendisi gibi tuz çıkaran köylülerle keyif çayını içtikten sonra köye varmak için yola çıkıyor.

ATINA GÖZÜ GİBİ BAKIYOR

Turan, geçimini sağladığı tuzuna ve onu bu zorlu yolculukta yalnız bırakmayan atına gözü gibi bakıyor.

Turan, zorluklarla dolu bu işte bir yandan da zamanla yarışıyor. Güneş ışınlarının yumuşattığı zeminden tuz dolu tekneyi kıyıya çekmenin zor olduğunu tecrübe edinen Turan, at arabasını güneş göl yüzeyini çamurlaştırmadan önce doldurmak aralıksız çalışıyor.

"BEYAZ EKMEK"

Civar köylülerin "beyaz ekmek" olarak nitelendirdiği tuz dolu arabasıyla evine ulaşan Turan, alın teriyle ekmeğini çıkarmanın verdiği huzurla dinlenmeye geçiyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.