Eğitimciyi Kurtaran 40 Prensip

Eğitimciyi kurtaracak, ona kolaylık sağlayacak ve geniş bir ufuk verecek 40 prensip...

1.

Eğitim, anne karnında başlar. İnsanın ilk mürebbisi annesidir.

2.

Çocuklar, anne-babaya ve eğitimciye hayır hasenatla donatılmak üzere ihsan edilen ilahi emanetlerdir.

3.

Mahlukat içinde eğitime en çok muhtaç olan, insandır. Hayatta en zirve sanat da, insan yetiştirmektir. Allah Teâlâ, en büyük insan terbiyecileri olarak peygamberleri göndermiştir. Yani eğitim (terbiye) hizmeti, bir peygamber mesleğidir.

4.

Eğitimci, sadece bilgi veren değil, samimiyet tohumları eken, ufuk açan, akl-ı selime çağıran, usul, erkan ve âdab öğretendir. Yani bir eğitimci, talebesinde selim bir vicdan inşa edendir.

5.

Eğitimci; gönüllerde hayranlık hissi uyandıran sağlam bir karakter sergilemeli, ruhundan rahmet taşırmalı, yüreğinden feyz, ruhaniyet ve pozitif enerji tevzi etmelidir.

6.

Eğitimci, öğrendiği ve başkalarına tavsiye ettiği güzelliklerle evvela kendi hayatını süsleyerek, bu hususta canlı bir örnek olmaya gayret etmelidir.

7.

Eğitimci, kendisine emanet edilen her bir öğrencinin, istikbâlin zirve şahsiyetlerinden biri olabileceği ihtimalini dikkate almalı; dünyayı değiştirebilecek dâhilerin, belki de elinin altında olabileceğini unutmamalıdır.

8.

Eğitimci, keyfiyetli bir hizmet sunabilmek için kendi gelişimini de ihmal etmemelidir. Sürekli bir tekâmül (olgunlaşma) gayreti, onun tabii vasfı olmalıdır. Aksi halde birçok kabiliyet ve istidat, eğitimcinin liyâkatsizliği yüzünden sönüp gidebilir.

9.

Kusursuz bir talebe arzu ediyorsak, kusursuz bir eğitimci olmaya mecburuz.

10.

Tamir edilen bir eşya, tamircinin kartvizitidir. Eğitimcinin kalitesi de yetiştirdiği talebe ile ölçülür.

11.

Çoban, sürüsünden mes’uldür. Ayağı kırılan bir kuzuyu kucağında taşımak mecburiyetindedir. Bunun gibi talebeler de, eğitimciye zimmetlidir.

12.

Eğitimci, talebesini ciddiye almalı, ona değer vermeli ve bunu hareketleriyle de ona hissettirmelidir.

13.

Koskoca bir çınar istidadındaki talebesini bir metre boyunda bir çalıya dönüştüren eğitimci, Allah katında mes’ul olur.

14.

Eğitimci talebelerinin karakterlerini çok iyi bilmelidir ki onların ruhuna girecek damarı bulsun.

15.

Âdil bir öğretmen bütün sınıfın öğretmenidir. Adaletin olmadığı sınıfta huzur olmaz, huzurun olmadığı sınıfta ders işlenmez, ders işlenmeyen yerde de eğitim olmaz.

16.

Bir öğretmen dersini planlarken, eğitim tekniklerini nerede, ne zaman ve nasıl uygulanacağını iyi düşünmek zorundadır.

17.

Eğitim muvaffakiyetin en esaslı anahtarı, sabır, sebat ve fedakarlıktır.

18.

Eğitimci karşılaştığı tehlike ve güçlükler karşısında yılmamalı, bilakis çetin şartlar altında bulunmaktan dolayı mukavemeti artmalı, daha da kuvvet bulmalıdır.

19.

Eğitimci ne elde edemediği maddi imkanlar için çok üzülmeli, ne de nail olduğu dünyalıklar sebebiyle çok sevinip şımarmalıdır.

20.

Eğitimci problem üretici değil, problem çözücü olmalıdır. İşi laf ve tenkide döküp eksik ve gedik aramak yerine, hâdiselere yapıcı bir ruhla ve müspet bir bakış açısıyla yaklaşabilmelidir.

21.

Eğitim, zorluklar karşısında şikayeti unutma sanatıdır. Taham­mül­süzlük ve şikayetin başladığı yerde eğitim biter.

22.

Eğitim oturma işi değildir. Eğitim yüksek bir enerji gerektirir. Bunun için de en başta kalp, müspet enerjiyle dolu olmalıdır.

23.

İnce, nazik ve derin ruhlu bir eğitimci, hizmeti bir ibadet heyecanıyla ifâ etmeli, kimseyi incitmeyip kimseden de incinmemelidir. Unutmamalıdır ki kalpler nazargâh-ı ilâhidir.

24.

Kırıcı, sert, kaba ölçülerle insan eğitimi yapılamaz.

25.

Dünya üç şeyle cennet olur: Elinden, gönlünden rahmet taşırarak...

26.

Eğitimcinin gönlü, Hâlık’ın nazarıyla mahlûkata bakış tarzı kazanarak manevi bir rehabilite merkezi haline gelmelidir.

27.

Muhabbet ve gayret, her problemi çözer. Prob­lemini çözdüğümüz insan bizimdir. Ka­zanılan her insanın ecri, kaybedilen her insanın da ağır mes’uliyeti içindeyiz.

28.

Muhabbet, iki gönül arasındaki cereyan hattıdır. Eğitimin sıhhati, bu cereyan hattının tesis edilmesine bağlıdır.

29.

Eğitimci dersine, bir mabede girer gibi hürmetle girmeli, en mühim malzemesinin de, muhabbet ve alâka olduğunu bilmelidir.

30.

Eğitimciler çocukların en kıymetli uzuvlarında, yani kalp ve dimağlarında tasarrufta bulunarak, bir dünya görüşü inşa ederler. Bu itibarla eğitimciler için “İstikbal mimarı” demek mümkündür.

31.

Merhamet, eğitimcinin kalbinde hiç sönmeyen bir ateş gibidir.

32.

Eğitimcinin en çok dikkat edeceği husus, kusuru nefsinden, muvaffakiyeti Rabbinden bilmektir.

33.

Eğitimci, mensubu olduğu mesleğin, her şeyden önce kendisi için büyük bir nimet ve lütuf olduğunu düşünmeli, buna şükrane olarak da talebesinin maddi-manevi donanımından kendini mes’ul görmelidir.

34.

Eğitimci, talebeleriyle geçirdiği her anı, son nefesi gibi hissederek iyi değerlendirmeli, hamd ve şükür duyguları içinde olmalıdır.

35.

Eğitimci, imkan ve fırsatların ayağına gelmesini bekleyemez. O daima hizmet arayışında olmalıdır. Hizmeti nimet bilerek aramalıdır ki, Allah onu, önüne çıkarsın. Fakat, hizmet arayışını şuur haline getirmeyenin önüne sayısız hizmet fırsatı çıksa bile, onlara gâfil kalır.

36.

Eğitimci; talebesinin çınar istidadını çınar yapmaktan mesuldür. Hatta; bodur istidadı varsa onu dahi inkişaf ettirmelidir.

37.

Egitim, bir yatırımdır. Eğitimci; sermayesini, en çok verim alacağı sahada kullanmaya gayret etmelidir.

38.

Eğitimin muvaffakiyete ulaşması için; belli bir disiplin ve planlama içerisinde, ciddiyetle yapılması gereklidir.

39.

İnsan eğitimi, müşfik gönüllerin işidir. Şefkatten mahrum bir gönül ile insanlığa huzur ve saadet getirecek bir eğitim verilemez.

40.

Samimiyette hudutlara riayet edilmediğinde ekseriyetle laubaliliği peşinden getirir. Fakat iyi bir eğitimci bu ikisini birbirinden ayırmasını bilmelidir.

Bu yazıdaki prensibler Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin “Eğitimde 101 Adım” ve “Sır ve Hikmet-2” kitaplarından seçilmiştir.

Kaynak: Nufer Azak, Altınoluk Dergisi, Sayı: 328

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.