Ebeveynlere Teknolojik Araç Uyarısı

Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Neriman Aral, çocukların erken yaşta teknolojik cihazlarla tanışmasına ilişkin, "18 aylıktan önce çocuklara teknolojik araçları vermeyin, tanıştırmayın." dedi.

Prof. Aral, dijitalleşen dünyada teknolojinin insan hayatına çok hızlı girdiğini söyledi.

Çocukların elinden akıllı telefonun ve tabletin düşmediğini hatırlatan Aral, "Ancak bunlar çocuğun gelişimine, iletişim becerilerine, beyin gelişimine ciddi boyutta hasarlar verebiliyor." dedi.

Teknolojik cihazların karşısında çok uzun süre zaman geçirmenin çeşitli sağlık sorunlarına sebep olduğunu vurgulayan Aral, "Günümüzde obezite yoğun şekilde yaygınlaşmaya başladı. Kalp damar hastalıkları görülmeye başlıyor ama teknolojisiz bir yaşam düşünebilir miyiz? Düşünemiyoruz. Teknolojinin mutlaka hayatımızın bir parçası olması gerektiğine inanıyoruz çünkü teknolojik cihazlar yaşamımızın içinde, onlarsız da yaşayamıyoruz, onlarla da yaşayamıyoruz.

Burada önemli olan, hem eğitimciler hem anne babalar hem de akademisyenlerin bilinçli kullanımı ön plana çıkarması. Teknolojiyi nasıl bilinçli kullanabiliriz? Ben şunu savunuyorum; birçok araştırmada da var. 18 aylıktan önce çocuklara teknolojik araçları vermeyin, tanıştırmayın. Ben üç yaşından önce teknolojik araçlarla tanışmasın çocuklarımız diyorum." diye konuştu.

ÇOCUKLARA KALİTELİ OKUL ÖNCESİ EĞİTİM VERİLMELİ

Aral, çocuklarda 0-3 yaş döneminin özellikle beyin gelişimi açısından çok önemli olduğuna dikkati çekerek, "Bu dönemde çocuğun doğayla, karşılıklı iletişimle iç içe olması gerektiğine inanıyorum. Çocuklarda okul öncesi eğitim önemli ama kaliteli okul öncesi eğitim önemli." değerlendirmesinde bulundu.

Okul öncesi dönemin, çocukların hayatında kaçırılmaması gereken bir yaş aralığı olduğuna işaret eden Aral, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çocuklarda 0-3 yaş döneminde birçok gelişim ve değişim çok hızlı şekilde gerçekleşiyor. Özellikle beyin gelişimine burada çok önemli vurgu yapmamız lazım. Beyin gelişiminin uyarıcılardan etkilendiğini ve sinaptik bağlantıların bunlarla zenginleştiğini biliyoruz. Eğer biz onlara uygun eğitimi sağlayamazsak, bu bağlantılar köreliyor ve yok olmaya başlıyor. Bundan dolayı ilk 3 yaş çok önemlidir diyorum. Bu dönemde kaliteli bir okul öncesi eğitim verilmesi gerekiyor."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.