Dünyaya Su Nereden Geldi?

Dünyamızdaki su nereden geldi?

Havaya göre hafif olan su molekülünün atmosferde yükseldikten sonra soğuyup yoğuşması nedeniyle yağmur olarak geri indiği tespitinden sonra akla takılabilecek bir diğer konu da henüz yeryüzünün ve atmosferin soğumadığı, dolayısıyla suyun yağmura dönüşemediği çok eski evrelerde bu suyun neden uçup gitmediği olabilir. Birçok bilim adamı aslında, varsa, çok büyük miktarda suyun uçup gittiğini düşünüyorlar. Peki, o zaman bu devasa okyanuslardaki ve hatta yeryüzündeki bitkilerin muhtaç olduğu su nereden geldi, gökten mi indi? El-cevap, evet! Yeryüzü soğuduktan sonra gelen dünyamızdaki suyun semavi kaynaklı olduğu düşünülüyor. Enam Suresi 6. ayet şöyledir:

“O, gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik…” Yapısında büyük oranda buz ihtiva eden kuyruklu yıldızlar ve göktaşları veya başka mekanizmalar ile su dünyamıza indirilmiş olabilir. Halen zaman zaman gök cisimleri gezegenlere çarpmakta ve devasa patlamalara neden olmaktalar. Göktaşı çarpması yaşam dolu bir gezegen için felaket olarak değerlendirilebilir ama dünyanın ilk evrelerinde bizim örneğimizde olduğu gibi, yaşam için uygun şartları oluşturan önemli bir unsur da olabilir. Görüldüğü gibi canlıların hücrelerini oluşturan her bir molekülün özgeçmişinde, cansız bir ortamdan nizamlı bir yaşama doğru uzanan, ihtimal hesapları ile açıklamanın güç olduğu bir süreç mevcuttur.[1]

Son olarak, neden dünyamızda canlıların yaşaması için uygun bir atmosferin mevcut olduğu, ancak diğer birçok gök cisminde, mesela ayda veya Marsta olmadığı sorusuna değinelim. Güneş aslında atmosferi süpürüp uzaya atan bir etmendir. Gezegenleri bundan koruyan bir elektromanyetik alan, yani bir kalkan varsa atmosfer milyonlarca, milyarlarca yıl sağlam kalabilir. Bu mekanizma tam olarak anlaşılmamışsa da bu kalkanın oluşumunu gezegenin içindeki sıcak metallerin hareketine bağlayan bilim insanları çoktur. Marsta bu hareket, dolayısıyla bu koruma kalkanı kaybolalı çok zaman oldu. Bu nedenle atmosferinin çok büyük kısmı uzaya uçtu, suyun önemli kısmı da böylece gitmiş oldu. Bu durum gezegenin boyutu ile ilgili olabilir. Buna göre küçük aylar ve gezegenler elektromanyetik kalkanlarını daha önce kaybedebilirler. Dünyamız hem aydan hem de Marstan daha büyük ve halen koruma altındayız.[2]

Dipnotlar:

[1] “Cansız nesneler iken size O hayat verdiği halde Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O’na götürüleceksiniz.” Bakara-28.

[2] “Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık. Onlar ise, gökyüzünün âyetlerinden yüz çevirirler.” Enbiya-32

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 401

İslam ve İhsan

COĞRAFYA NEDİR, NEYİ İNCELER?

Coğrafya Nedir, Neyi İnceler?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.