Dünyaya Ait İki Kıymetli Varlık

Dünyayı âhirete hazırlık mekânı, âhireti de bu dünyanın devamı kabûl eden İslâm, bu iki âlem arasında beden-rûh, madde-mânâ bakımından en güzel ve mükemmel dengeyi kurmuş, böylece âhenkli ve müreffeh bir cemiyetin en sağlam zeminini oluşturmuştur.

Çok geniş bir sahaya yayılarak hizmet veren vakıflar, ne güzel infak müesseseleridir. Vakıf, İslâm’ın, yaratılmış her şeye karşı Müslümana yüklediği bir mes’ûliyettir. Vakıflar, Yaratan’dan ötürü yaratılanlara sevgi, şefkat ve merhametin ortaya konduğu müesseselerdir.

KIYMETLİ İKİ VARLIK

Kur’ân-ı Kerîm’de, güzel bir mü’min olarak Allâh’ın rızâsına nâil olabilmek için sevdiklerimizden infâk etmemizin emredilmesinde pek çok hikmetler vardır. Bunlardan en mühimini şöyle îzah edebiliriz:

İnsan için dünyaya âit çok kıymetli iki varlık vardır: Biri candır, diğeri ise maddî imkânlardır. Bu iki ilâhî emânet ile rızâ-yı ilâhî ve Cennet alışverişi yapılır. Bunun içindir ki kendisini Hakk’a adayan vakıf insanlar ve âbide şahsiyetler, bu iki imkânı, muhtaç insanların istifâdelerine sunarak rızâ-yı ilâhîyi tahsîle gayret ederler.

Toplumların huzur ve sükûnu, ancak bu vakıf insanlarla devam edebilir. Aynı şekilde toplumların şeref ve şanları da, ekseriyâ bu vakıf insanların ömürleri kadardır. Mânevî hakîkatler ışığında rûhumuza derinlik kazandırarak, bugün o yapıya yeniden kavuşmamız zarûrîdir.

Vakıf insanların en zirvesinde bulunanlar, Peygamberler, velîler ve onların terbiyesinde kemâle eren mü’minlerdir. Onlar, gönüllerindeki îman heyecanını dünyanın dört bir tarafına taşımışlar, yine tarihin en güzîde altın sayfalarını onlar doldurmuşlardır.

MÂNEVÎ TERBİYE MERKEZLERİ

Osmanlı’da mürşid-i kâmillerin feyz ve rûhâniyeti ile hidâyetlere vesîle olunuyordu. Tasavvufun mânevî terbiye merkezleri ve birer vakıf eserleri olan tekkeler de inkişâf edip, halkı olgunlaştırıyordu. Bu da ekseriyâ, devletin yanısıra şahısların dînî gayretlerinin eseri olan vakıflarla gerçekleşiyordu. Fertlerde diğergâmlık, hassâsiyet, rikkat-i kalbiyye ve incelik, bir tabiat-i asliye hâlinde idi. Nefs engelini aşanlar, irşad ve mânevî hizmetleri ile memleket için bereketli ilkbahar yağmurları hâlinde her tarafa rahmet saçıyorlardı.

Bugünkü toplumumuz dahî, o âlicenap ecdâdımızın müesseselerinin nîmetleriyle perverde olmaktadır. Câmiler, çeşmeler, askerî kışlalar, hastahâneler, hattâ içtiğimiz sular ve daha isimlerini sayamadığımız nice hayır hizmetleri, bugün onlardan kalan muazzez emânet ve hâtıralardır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

VAKIF NEDİR?

Vakıf Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.