Dünyanın En Eski Camileri

Kur’an’da ibadethane adı olarak cami terimi geçmez ancak “secde yapılan yer” anlamındaki mescit kavramı kullanılır. İslam aleminin yani Müslümanların ibadet mekanı olan camilerden, tüm dünyada binlerce bulunmaktadır. Okurlarımız için derlediğimiz en eski camiler.

Kur’an-ı Kerim 610 yılında Hz. Peygamber’e ayet ayet inmeye başladığında ilk emirlerden bir tanesi de Müslümanların namaz kılması oldu. Önce gizliden gizliye eda edilen namaz, zaman içinde namaz kılmak ve toplanmak amacıyla inşa edilen mescidlerde eda edilmeye başlandı.

Müslümanlar ilk önce Habeşistan’a hicret eden sahabiler ile Hicaz’ın dışına çıktı. Hz. Peygamber’in hicretine mukabil 10 sene içinde bütün Hicaz yarımadası tek bir idarede toplandı ve Hulefa-i Raşidin döneminde İslam, çok hızlı bir şekilde doğuda Çin’e, Batı’da Fas’a kadar yayıldı.

Faziletine pek çok hadis-i şerifte işaret edilen cemaatle namaz kılmak ve tüm hür Müslüman erkeklere farz olan Cuma namazı camiyi İslam’ın merkezine koymaktaydı. Bu nedenle Müslümanlar topluluk olarak gittikleri her beldede, fethettikleri tüm topraklarda birçok cami inşa ettiler.

Yeryüzünde yapılan ilk mabet Kabe’den Mescid-i Nebi’ye Müslümanların inşa ettiği ilk camiler.

Yapılış tarihleri kesin olarak bilinmemekle birlikte dünyanın en eski camileri.

1. Kabe, Suudi Arabistan

2. Mescid-i Nebevi, Suudi Arabistan

3. Mescid-i Aksa (Kıble Mescidi), Filistin

4. Kubbetüs Sahra, Filistin

5. Amr İbnül As Camiî, Mısır

6. Kuba Mescidi, Suudi Arabistan

7. Kıbleteyn Mescidi, Suudi Arabistan

8. Habibi Neccar Camisi, Türkiye

9. Fener Camiî (Huaisheng Camiî), Doğu Türkistan

10. Xian Ulu Cami, Doğu Türkistan

11. Şam Emevi Camiî, Suriye

12. Zaytuna Camiî, Tunus 

13. Sana’a Büyük Camiî, Yemen

14. Karaman Cuma Mescidi, Hindistan

15. Jawatha Camiî, Suudi Arabistan

16. Sidi Ukba Ulu Camisi, Tunus 

17. Cuma Mescidi, Hindistan

18. Kufe Mescidi, Irak

19. Hz. Hüseyin Camiî, Irak

İslam ve İhsan

CAMİ VE MESCİT NEDİR?

Cami ve Mescit Nedir?

CAMİNİN BÖLÜMLERİ

Caminin Bölümleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.