Dünya Genelinde 140 Milyon Çocuk Yetim ve Öksüz

UNICEF ve sivil toplum örgütlerinin yaptığı araştırmalar, dünyada 140 milyondan fazla çocuğun hayatlarını öksüz ve yetim olarak sürdürdüğünü gösteriyor.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve sivil toplum örgütlerinin yaptığı araştırmalar, dünya genelinde 140 milyondan fazla çocuğun savaşlar ya da doğal afetler gibi sebeplerle ailelerini kaybettiğini, bu çocukların hayatlarını öksüz ve yetim olarak sürdürdüğünü gösteriyor.

Araştırmalara göre, birçok ülkede devam eden savaşlar, çatışmalar, kuraklık, salgın hastalıklar ve kıtlık gibi nedenlerle her gün 10 bine yakın çocuk öksüz ve yetim kalıyor. Bu da her yıl 3,5 milyon civarında öksüz ve yetim nüfusunun ortaya çıktığına işaret ediyor.

Afganistan, Irak ve Suriye gibi milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan savaşların yaşandığı ülkelerdeki annesiz ve babasız çocuk sayısının diğer ülkelere göre çok daha yüksek olması dikkat çekiyor.

Afganistan'da yaklaşık 2 milyon, Irak'ta 5 milyon, Suriye'de ise 1 milyona yakın çocuğun annesini, babasını veya her ikisini de kaybederek öksüz veya yetim kaldığı tahmin ediliyor.

Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) yayımladığı raporlarda, her gün 5 yaşın altında 16 bine yakın çocuğun hayatını kaybettiği belirtiliyor. UNICEF'in yayımladığı istatistiklere göre ise 2015 yılında 5 yaşının altındaki 5,9 milyon çocuk savaş, hastalık, ilaç ve beslenme yetersizliği gibi sebeplerle hayatını kaybetti.

KAYIP ÇOCUKLARIN AKIBETİ BELİRSİZ

Özellikle son yıllarda Afrika ülkeleri ile Irak ve Suriye'deki savaşlar ve çatışmalardan kaçarak Avrupa ülkelerine giden aileler ile bazı çocukların durumu ise endişe kaynağı olarak öne çıkıyor.

AB polis teşkilatı Europol'un yaptığı araştırmalara göre, 2015 yılında Avrupa'ya ulaşan 1 milyon sığınmacının yüzde 27'sini çocuklar oluşturuyor. Ayrıca, 10 binin üzerinde öksüz, yetim veya ailesi yanında olmaksızın Avrupa'ya gelen çocuğun ise kayıp olduğu belirtiliyor.

Yaşları 13 ila 16 arasında değişen çocukların durumları ve nerede oldukları ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmadığı ifade ediliyor. Bu çocuklardan yaklaşık 5 bininin İtalya topraklarına girdikten sonra, 3 bin 500'ünün ise Almanya topraklarında kaybolduğu tahmin ediliyor.

AB İstatistik Ofisinin (Eurostat) verilerine göre ise 2008'den bu yana Avrupa'ya sığınmacı olarak gelen öksüz, yetim veya yasal vasisi olmayan çocuk sayısı 198 bin civarında.

Genellikle yaşları 14 ila 17 arasında olan bu çocukların çoğunluğu Afganistan, Somali, Eritre, Suriye ve Irak gibi iç savaş ve çatışmaların yaşandığı ülkelerden Avrupa'ya geliyor.

TÜRKİYE YETİMLERE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük insan kriz olarak kabul edilen Suriye'deki iç savaş sebebiyle 18 yaşının altında olan 9 milyon 200 bin çocuk yardıma muhtaç durumda yaşıyor.

Türkiye'deki barınma merkezlerinde yaşayan 82 bin Suriyeli çocuğa Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından eğitim hizmetleri veriliyor. Milli Eğitim Bakanlığının desteği ile anaokulundan lise son sınıfa kadar 510 bin çocuğun sokaklardan alınarak okula devam etmeleri sağlandı. Bunların 245 bini geçici eğitim merkezlerinde, 183 bini devlet okullarında eğitime devam ediyor.

Suriyelilere yönelik kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarca yapılan yardımların 25 milyar dolara ulaştığı Türkiye, dünyadaki Suriyeli sığınmacıların yarısından fazlasını tek başına ağırlayan ülke olarak BM Mülteciler Yüksek Komiserliğince "dünyanın en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkesi", UNICEF tarafından da "dünyanın en fazla sığınmacı çocuğa ev sahipliği yapan ülkesi" ilan etmişti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.