Dünya Esaretinden Kurtulmanın Yolu

Dünya muhabbetini içinden söküp atmanın ve dünya esâretinden kurtulmanın bir yolu da cömertliktir. Cömert olanlar, bu dünya hayatında ele geçirdikleri malların hesabını verirken, yarın kıyamette zorlanmazlar. Cömertlik öyle bir huydur ki, insanı cennete çeker; cimrilik de öyle bir huydur ki, insanı cehenneme çeker.

“Ey îman edenler, şüphe yok ki, Allah’ın vâ’di bir gerçektir. O hâlde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Çok aldatıcı şeytan da sakın sizi Allah’ın (mühleti) ile aldatmasın.” (Fâtır Sûresi, 5)

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

“Dünyanın ömrü bir saattir.” buyurmuşlardır.

O bir saaati yani kısa ömrü ibâdet ve ubûdiyet ile geçirmeye bakın. Bu dünya muhabbetini içinden söküp atmanın ve dünya esâretinden kurtulmanın bir yolu da cömertliktir. Cömert olanlar, bu dünya hayatında ele geçirdikleri malların hesabını verirken, yarın kıyamette zorlanmazlar. Cömertlik öyle bir huydur ki, insanı cennete çeker; cimrilik de öyle bir huydur ki, insanı cehenneme çeker.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular:

“Şüphesiz ki, nûr kalbe girince kalp genişler ve ferahlar.”

– Ey Allah’ın Rasûlü! Bunun belli bir alâmeti var mı? diye sorulunca:

“İnsanın, aldatıcı dünyadan uzaklaşıp ebedîlik âlemine yönelmesi ve ölüm gelmeden, onun için hazırlık yapmasıdır.” buyurmuşlardır. (Bakara Sûresi Tefsiri, Mahmud Sâmî Ramazanoğlu)

Eşref-i Rûmî (k.s.) yine buyurur:

Dünyaya pek çok peygamber geldi. Ve bu Peygamberlere dünya malı verildi. Ama onlar dünya malını yanlarında saklamadılar. Dünya malı ile zevk ü sâfâya dalmadılar. Onlar, Allah Teâlâ’nın verdiği nîmetlerini yine Allah rızâsı için harcadılar. Kendileri arpa ekmeği yediler ve aba giydiler.

Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, gazâlardan ganîmet malı alır, onları hemen fakirlere, ihtiyaç sahiplerine devrederdi, kendisi vakit olur dokuz günde bir arpa ekmeği yerdi.

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri buyurur:

“Kim dünya hayatını ve onun ziynetini arzu ederse, onlara yaptıklarının karşılığını burada tamamen öderiz. Onlar bu hususta hiçbir eksikliğe de uğratılmazlar.

Onlar öyle kimselerdir ki, âhirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur. Dünyada işledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zâten onların yapageldikleri hep boştur.” (Hud Sûresi, 15-16)

Yukarıdaki, âyet-i kerîme, hadîs-i şerîfe, ashâb-ı kirâm ve kibâr-ı ehlullahın dünya hakkındaki, mühim haberlerini öğrendikten sonra, bizlere düşen, dünya sevgisini kalplerimizden ihraç etme çabası üzerine çalışmak olmalıdır.

Gönlü, dünyaya kaptırmayıp meşrû şekilde Allah Te­âlâ’nın emri yolunda, rızık temini, İslâmiyet’e faydalı olmak gibi hususlarda çalışmak, Allah Teâlâ’nın rızâsını mûcip olduğundan bilakis merguptur, meşrûdur.

Bahsedilen dünya, nefsin arzularından sıyrılamayıp Allah Teâlâ’nın emirlerini îfâ etmeye mâni olan gâfilane ve mağrurâne bir dünya kaygısı içinde nefsin hevâsına tâbî olmaktır.

Bunun da yegâne çaresi, hâlimizi ve âkibetimizi tefekkür edip, istikbâlimiz için tedbir almaktır.

İyice düşünelim, Hak celle ve âlâ hazretleri, bizleri Müs­lüman olarak, Müslüman anamız ve babamız vasıtasıyla dünyaya sevketmiş, itikadımızı kavî eylemiş ve en lüzumlu bilgilerle bizleri ziynetlemiş, süslemiştir. Kendisine kul yapmış, Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize ümmet etmiş. Ne kadar hamd ü senâ etsek yine azdır. Bazılarımıza da yüce mârifetullah yolunda nasibimizi vermiş. Hak celle ve âlâ hazretlerine ne kadar şükretsek, hamd etsek yine lâyıkıyla kulluk edemediğimizi itiraf eder, istiğfar ederiz.

Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-I. s. 200-216

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, Sayı: 395

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.