Dua ve İbadetten Maksat Nedir?

Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh- buyurur: “Dua ve ibadet, Allah ile olmaktır. Allah ile olan kimse için ömür de hoştur, ölüm de…”

Büyüklerden biri; arkasına odun yüklenmiş, güçlükle yürüyen bir ihtiyara rastladı. Onun hâline bakarak;

“–Ey ihtiyar! Senin Rezzâk olan Allâh’a îtimâdın yok mu ki, şu yaşında hâlâ bu mihneti çekiyorsun? Yoksa sana bakacak kimse yok mu?” dedi.

İhtiyar oduncu, yalnızca muhatabının mânevî idrâk eksikliğini gidermek niyetiyle gözlerini semâya kaldırıp ellerini açtı:

“–Yâ Rabbî! Şunları altına dönüştür!” dedi. Dediği anda da odunlar altına dönüşüverdi.

Bu müthiş kerâmete şahit olan adamı bu kez bir başka şaşkınlık sardı;

“–Böyle bir mertebeye ulaşmış bir kimse, niçin odun taşıyor?” diye sordu.

İhtiyar oduncu dedi ki:

“–Evlâdım, bunu nefsimin beni kul olarak bilmesi ve kulluk dairesinin dışına çıkmaması için yapıyorum. Zira Hak katında makbûliyet, kulluktaki istikamet nisbetindedir…”

Varlığın en hayırlısı Fahr-i Kâinât Efendimiz’in, enbiyâdan sonra en hayırlı insanlardan biri olan Hazret-i Ebûbekir Sıddîk -radıyallâhu anh-’a öğrettiği aşağıdaki duâ bunun ne güzel bir şahididir. Onlar derece ve makamlarına hiç bakmadan, nefisle mücadelelerini dâimâ sürdürmüş ve bu mücâhedede zafer için Hakk’a ilticâ etmeyi bir an olsun bırakmamışlardır.

Hazret-i Sıddîk bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den talep etti:

“–Yâ Rasûlâllah! Bana bâzı mübârek kelimeler öğretseniz de onları sabah-akşam okusam!”

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de sabah, akşam ve yattığı vakit okuması için şu duâyı tâlim buyurdu. Bizler de bu nebevî duâ ile yazımıza hitâm-ı misk dileyelim:

“Gökleri ve yeri, görünen ve görünmeyen âlemleri yaratan Allâh’ım! Ey her şeyin Rabbi ve sahibi! Sen’den başka ilâh bulunmadığına kesinlikle şahâdet ederim. Nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden, onun Allâh’a şirk koşmaya davet etmesinden Sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 100-101/5067; Tirmizî, Deavât, 14/3392)

Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş Yüzakı Dergisi Yıl: 2013 Ay: Ağustos Sayı: 102

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.