Dört Halife Dönemi

Dört Halife kimdir? Dört Halife döneminin özellikleri nelerdir? Dört Halife döneminde neler oldu? Sırasıyla Dört Halife (Raşit Halifeler) dönemi...

Dört Halife ya da Hulefa-i Raşidin (Raşit Halifeler) Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatının ardından “Ümmetin başı” sıfatıyla vazife yapmış halifelerdir.

DÖRT HALİFE KİMLERDİR?

HULEFA-İ RAŞİDİN NE DEMEK?

Hulefâ halîfe kelimesinin, râşidîn ise “doğru yolda olan, doğruya ve hakka sımsıkı sarılan, kemale ermiş” anlamındaki râşid kelimesinin çoğuludur. Bu döneme söz konusu adın verilmesinin sebebi sahâbîden İrbâd b. Sâriye’nin (r.a.) rivayet ettiği, Peygamber Efendimiz’in kendisinden sonra yaşayacaklara hitaben söylediği, “Herhangi bir ihtilâfla karşılaştığınızda size düşen görev, benim sünnetime ve hulefâ-yi râşidînin sünnetine uymaktır.” hadisidir. (Müsned, IV, 126, 127; Dârimî, “Muķaddime”, 16; İbn Mâce, “Muķaddime”, 6; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 5; Tirmizî, “İlim”, 16)

DÖRT HALİFE DÖNEMİ

Resûlullah’ın vefatının Müslümanlar üzerinde bıraktığı büyük üzüntü ve şaşkınlık sürerken onun yerine devletin başına kimin geçeceği tartışması hemen başladı ve Hz. Ebûbekir (632-634) halife seçildi. Ardından sırasıyla Hz. Ömer (634-644), Hz. Osman (644-656) ve Hz. Ali (656-661) halifelik yaptılar.

HZ. EBUBEKİR (R.A.) KİMDİR?

Hz. Ebûbekir, 573 yılında Mekke’de doğdu. Asıl ismi Abdullah’tır. Babası Ebû Kuhafe, annesi Ümmü’l-Hayr Selma’dır. Câmiu’l Kur’an, es-Siddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinen büyük sahabidir. İslâm’dan önceki 38 yıllık hayatında dahî içki kullanmadı, putlara tapmadı, dâimâ nezih ve örnek bir şahsiyet sergiledi. Hz. Muhammed (s.a.v.), Peygamberliğini ilan ettiğinde, hemen iman etti ve ilk iman edenlerden oldu.

Müslüman olduktan sonra canıyla, malıyla İslam’a ve Peygamber Efendimiz’e hizmet etti. Hz. Muhammed (s.a.v.) 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde O’na yol arkadaşlığı yaptı. Hz. Ebûbekir fıtraten halim-selim olup, engin bir şefkat ve merhamete sahipti. Hz. Ebûbekir firâsetli, yüksek anlayış sahibi, yumuşak huylu ve çok cömert bir zât idi. Sevimli, güler yüzlü, hoş-sohbet, muâmelesi ve ahlâkı güzel bir Allah ve Resûlullah dostu idi.

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından sonra seçilen ilk halife oldu. İslam Devleti’ne 2 sene halifelik yaptı. Göreve başlar başlamaz Üsame ordusunun gönderilmesi, Ridde olayları ve yalancı peygamberler gibi birçok problemle karşılaştı. Bu problemleri ileri görüşlülüğü, istişareye önem vermesi ve cesareti sayesinde Müslümanların birliğini koruyarak çözmeyi başardı. Hz. Ebûbekir, 634 yılında vefat etti ve Peygamber Efendimiz’in yanına defnedildi.

Hz. Ebubekir’in (r.a.) hayatı hakkında daha detaylı bilgi için görsele tıklayınız!

HZ. ÖMER (R.A.) KİMDİR?

Hz. Ömer 584 yılında Mekke’de doğdu. Çocukluğunda, babasına ait sürülere çobanlık yaptı, sonra da ticaretle meşgul oldu. Hz. Ömer’in İslam’a girdiği gün bütün Müslümanlar Kâbe’ye giderek ilk defâ açıktan namaz kıldılar.

Hz. Ömer Müslüman olduktan sonra devamlı Hz. Muhammed’in (a.s.) yanında bulundu, O’ndan hiç ayrılmadı ve İslâm için elinden gelen her şeyi yaptı. Kâfirlerle mücâdele etti, pek çok meşakkat ve eziyetlere mâruz kaldı. Peygamber Efendimiz’in katıldığı bütün savaşlarda bulundu. Peygamber Efendimiz’in vefatı üzerine zuhûr eden karışıklığı, Hz. Ebûbekir’in kısa zamanda halife seçilmesini sağlayarak büyük bir dirayetle önledi. Hilâfeti müddetince Hz. Ebûbekir’in en büyük yardımcısı oldu.

Hz. Ebûbekir’in vefâtından sonra İslâm’ın ikinci halifesi oldu. İran, Irak, Suriye ve Mısır’ı İslâm toprakları arasına dâhil etti. Kudüs, Azerbaycan, Ermenistan, Horasan, İskenderiye onun zamanında fethedildi. Hz. Ömer, 637 yılında bizzat Kudüs’e kadar giderek şehri teslim aldı. Hz. Ömer, devlet idâresinde önemli yenilikler yaptı, pek çok ilk’e imzâ attı. İdârî, adlî, mâlî ve askerî teşkilâtlar kurdu. Fethedilen bölgelerde okullar açtı, buralara müderrisler tayin ederek Kur’an-ı Kerim’in okunup anlaşılmasına ve onunla amel edilmesine gayret etti. İslâm’ın, Müslüman olan insanlara öğretilmesi ve tebliğ çalışmalarının yürütülmesi için sahabîlerden ve diğer âlimlerden istifade etti ve onları değişik bölgelere gönderdi. Kur’ân, Hadis ve Fıkıh öğretimi ile uğraşan bu âlimlere maaş bağladı. Devletin her tarafında camiler inşa ettirdi.

  • İlk defâ Emîrü’l-Mü’minîn (Mü’minlerin Emîri) diye isimlendirilen halife oldu.
  • Terâvîh namazı cemaatle kılınmaya ilk defâ onun zamanında başladı.
  • Kur’an’ın iki kapak arasına toplanıp yazılmasını ilk dafâ o teklif etti ve bu tahakkuk edinceye kadar ısrarla üzerinde durdu.
  • Zimmîlere ilk defa alâmet taktıran o oldu.
  • İlk defa yazılı kararlar alan o oldu.
  • Kumandan ve vâlilerle ilk defa toplantı yapan o oldu.
  • İlk defâ İslâm Devleti’ne âit para bastıran o oldu.

Hz. Ömer 644 yılında Zerdüşt bir köle olan Ebû Lü’lü tarafından şehit edildi ve Peygamber Efendimiz’in ayakları dibine defnedildi.

Hz. Ömer’in (r.a.) hayatı hakkında daha detaylı bilgi için görsele tıklayınız!

HZ. OSMAN (R.A.) KİMDİR?

Hz. Osman 574 senesinde Mekke’de dünyaya geldi. Annesi Ervâ bint-i Küreyz, Hz. Muhammed’in (a.s.) halası Beyzâ’nın kızıdır. Hz. Osman, îman ettiğinde pek çok sıkıntı ve çilelere katlandı. Hz. Osman iki defâ Habeşistan’a, daha sonra da Medine’ye hicret etti. Hz. Osman, Bedir hâriç, bütün savaşlara katıldı.

Hz. Osman önce Peygamber Efendimiz’in kızı Rukıye (r.a.) ile o vefat edince, diğer kızı Ümmü Gülsüm (r.a) ile evlendi. Bu sebeple Hz. Osman’a, “iki nur sahibi” mânâsına Zinnûreyn lakabı verildi. Hz. Osman, zengin bir tâcir, mükemmel ve zarîf bir cemiyet adamı idi. Hz. Osman iffet ve hayâ yönünden de örnek bir şahsiyettir. Hz. Osman, 644 yılında halife seçildikten sonra Ermenistan, Horasan, Kuzey Afrika, Kıbrıs, Trablus ve Taberistan’ı fethetti, İran’daki ayaklanmaları bastırıp merkezî yönetimin nüfûzunu yeniden tesis etti.

Kıbrıs 650 yılında İslam Devleti’ne bağlandı. Bizans’a karşı yapılan Zâtü’s-Sevârî Deniz Savaşı kazanıldı. Hz. Osman’ın hilâfeti 12 sene sürdü. Hilâfeti esnâsında yaptığı mühim hizmetlerden biri de, Hz. Ebûbekir zamanında toplanıp Mushaf haline getirilmiş olan Kur’ân-ı Kerîm’i tekrar kontrol ettirerek çoğaltıp çeşitli merkezlere dağıtması oldu. Hz. Osman, asiler tarafından 656 yılında Medine’de şehit edildi ve cenazesi Cennet-ül Baki Mezarlığı’na defnedildi.

Hz. Osman’ın (r.a.) hayatı hakkında daha detaylı bilgi için görsele tıklayınız!

HZ. ALİ (R.A.) KİMDİR?

Hz. Ali, 600 yılında Mekke’de Kabe’nin içinde doğdu. Peygamber Efendimiz’in amcasının oğlu, damadı ve dördüncü halifesidir. Babası Ebû Tâlib, annesi Fâtıma bint-i Esed, dedesi Abdulmuttalip’tir. Künyeleri Ebü’l-Hasan ve Ebû Türâb, lâkabı Haydar, ünvanı Emîru’l-Mü’minîn’dir. Mekke’de kıtlık baş gösterince Peygamber Efendimiz, amcası Ebu Talib’in yükünü hafifletmek için Hz. Ali’yi himayesine aldı ve yetiştirdi. Hz.  Ali 10 yaşlarındayken İslâm ile şereflendi. Medine’de yapılan ‘Kardeşlik Akdi’nde Peygamber Efendimiz, Hz. Ali’yi kendisine kardeş olarak seçti.

Hz. Ali, 624 yılının son ayında Peygamber Efendimiz’in kızı Hz. Fâtıma ile evlendi. Bu evlilikten Hasan, Hüseyin, Muhassin, Zeynep ve Ümmü Gülsüm adında çocukları oldu. Hz. Ali, Peygamber Efendimiz’in devamlı yanında bulundu ve bütün savaşlara katıldı. Uhud ve Huneyn savaşlarında muhtelif yerlerinden yara aldı. Peygamber Efendimiz, Hz. Ali’yi bazen Medîne’de yerine vekil bıraktı, bazen de kumandanlık, sancaktarlık, kadılık gibi vazifelerle muhtelif yerlere gönderdi. Hz. Ali, ilk üç hâlife döneminde ne bir idârî vazîfe aldı, ne de yapılan savaşlara katıldı. Sadece Hz. Ömer’in Filistin ve Suriye seyahati esnâsında Medine’de askerî vâli olarak kaldı. Medine’de ikâmet edip dînî ilimlerle meşgul olmayı diğer vazifelere tercih etti.

Hz. Ömer döneminde devletin bütün hukuk işleriyle ilgilenip âdeta İslâm Devleti’nin fahrî baş kadısı olarak vazife yaptı. Hz. Ömer’in şehâdeti üzerine yine devlet başkanını seçmekle vazifelendirilen altı kişilik şûra heyetinde yer aldı, bu altı kişiden en sona kalan iki adaydan biri oldu. Hz. Osman’ın şehâdetinden sonra hilâfeti Hz. Ali’ye teklif ettiklerinde, o bu teklifi Talha ve Zübeyr’e (r.a.) yöneltti. Çok ısrar edilmesi üzerine bey‘atı kabul etti. Hz. Ali halife olduğunda birçok problemle karşı karşıya kaldı. Bu karışıklıklar Cemel ve Sıffîn gibi iç çatışmaları doğurdu. Hz. Ali, İslâm devleti bünyesindeki bu ihtilâfları gidermek için büyük fedakârlık ve gayretler gösterdi.

Hz. Ali Kûfe’de 661 yılında bir Hâricî olan Abdurrahman bin Mülcem tarafından sabah namazına giderken yaralandı. Bu yaranın tesiriyle iki gün sonra 26 veya 28 Ocak 661’de şehit oldu. Bugün Necef diye bilinen Kûfe’ye veya (naaşı taşınıp Mezar-ı Şerif’e) defnedildi.

Hz. Ali’nin (r.a.) hayatı hakkında daha detaylı bilgi için görsele tıklayınız!

HZ. HASAN (R.A.) KİMDİR?

Hz. Hasan, 625 yılında Medine’de doğdu. Kulağına bizzat dedesi Peygamber Efendimiz ezan okuyup kamet getirdi. Adını “Hasan” koydu. Babası Hz. Ali ve annesi Hz. Fâtıma idi.

Hz. Hasan yüz güzelliği bakımından Peygamber Efendimiz’e en çok benzeyen biriydi. Peygamber Efendimiz onu çok severdi. Hz. Hasan çok cömertti. İki defa her şeyini Allah yolunda infak etti. Allah rızasını kazanmak için malını fakirlere, yoksullara dağıttı. Hz. Hasan hediyeleşmeyi severdi. Müslümanları parçalamak isteyenlere fırsat vermedi. Babası Hz. Ali’nin şehit edilmesiyle 661 yılında halife oldu. Kendisine kırk bin kişi biat etti. Mısır ve Şam ahalisi ise Hz. Muâviye’ye biat etti. İki taraf halifelik hususunda anlaşamayınca Hz. Hasan Müslüman kanı dökülmesin diye hakkından feragat etti.

Hz. Muaviye’nin oğlu Yezid’in tertibiyle eşi tarafından zehirlendi ve 670 yılında vefat etti. Naaşı Cennet-ül Baki Mezarlığı’na defnedildi.

Hz. Hasan’ın (r.a.) hayatı hakkında daha detaylı bilgi için görsele tıklayınız!

HZ. HÜSEYİN (R.A.) KİMDİR?

Hz. Hüseyin 626 yılında Medine’de doğdu. O günün sevincine melekler de katıldı. Hz. Hüseyin’in doğduğu eve geldiler ve Peygamber Efendimiz ile tebrikleştiler. Resûl-i Ekrem Efendimiz sevgili torununun kulağına ezan okudu ve adını “Hüseyin” koydu.

Peygamber Efendimiz, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i çok severlerdi. Onlarla ilgilenirdi. Hz. Hasan ve Hüseyin Peygamber Efendimiz’in şefkat ve merhamet pınarından doyasıya içerek büyüdüler. Dedelerinin yanından hiç ayrılmadılar. Onun mübârek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetiştiler. Onun nübüvvet nuruyla geliştiler. Gece-gündüz fırsat bulunca dedelerinin kucağına koşarlardı.

Hz. Hüseyin ağabeyi Hz. Hasan ile birlikte birçok seferlere katıldı. Hz. Osman’ın evini kuşatan isyancılara karşı halifeyi korumak ve evine su taşımak üzere babası tarafından verilen vazifede bulundu. Babasının halifeliği sırasında beraberinde Kûfe’ye gitti. Şehâdetinden sonra vasiyeti üzerine ağabeyine itaat etti.

Hz. Hasan ile Muâviye halifelik konusunda anlaşınca Hz. Hüseyin bunu içine sindiremedi ve ağabeyi ile birlikte Medine’ye döndü. Kendini ibadete verdi. Zühd ve takvâ üzere yaşamaya gayret etti. Hz. Muâviye döneminde fitne çıkarmak isteyen kimselere de fırsat vermedi. Hz. Muâviye Şam’da vefat edince oğlu Yezid’e bîat etmedi. Kûfeliler Hz. Hüseyin’e bîat etmek için kendisine haber gönderdiler. O da amcasının oğlu Müslim İbni Akîl’i incelemelerde bulunmak üzere Kûfe’ye gönderdi. Müslim bir mektup yazarak Kûfelilerin Hz. Hüseyin’e bîat edeceklerini hatta on beş yirmi bin kişinin bîatını onun adına kabul ettiğini bildirdi. Fakat Yezid bu faaliyetleri öğrenince Müslim’i öldürttü. Halk korkudan biatlarını geri aldı. Bunlardan haberi olmayan Hz. Hüseyin 9 Eylül 680 yılında ailesi ve bazı taraftarlarıyla birlikte Kûfe’ye hareket etti.

Hz. Hüseyin yaklaşık 72 kişiyle birlikte Kerbelâ’ya vardı. Yezid’in ordusu beraberindekileri bir bir şehit etti. Kendisi de 10 Muharrem yani 10 Ekim 680 yılında 57 yaşlarında vücudunda 33 mızrak yarası ve 33 kılıç darbesi darbesi ile şehit oldu.

Hz. Hüseyin’in (r.a.) hayatı hakkında daha detaylı bilgi için görsele tıklayınız!

İslam ve İhsan

HULEFA-İ RAŞİDİN NEDİR, KİME DENİR?

Hulefa-i Raşidin Nedir, Kime Denir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Proje ödevime çok yardımci oldunuz. Tşk

    Proje ödevime çok yardımcı oldu bu yazı

    Ben bu site den çok faydalandım ve faydalanmaya da devam ediyordum. Allah emeği geçenlerden razı olsun, kalben dua ediyorum

    Çok iyi online derste buradan bakıp hocaya söylüyorum kwlrlfm

    Teşekkürler çok yardımcı oldun nuz

    Çok güzel olmuş ellerineze sağlık olsun ama çok uzun...

    çok teşekkürler

    Teşekkürler

    Tşk

    sağlun çok yardımcı oldunuz

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.