Diyanet İşleri Başkanı: İslami Çözümler Bulmakla Mükellefiz

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "İslamı anlatma konusunda hep birlikte güçlerimizi arttırmak, saflarımızı birleştirmek, aynı zamanda gençlerimizi kuşatan tehlikelerden korumak için İslami çözümler bulmakla mükellefiz." dedi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Bizler, İslam'ın ve İslam Peygamberi'nin hakikatini anlatma konusunda hep birlikte güçlerimizi arttırmak, saflarımızı birleştirmek, aynı zamanda gençlerimizi kuşatan tehlikelerden korumak ve onların sorunları üzerinde yoğunlaşıp, onlara sırf İslami çözümler bulmakla mükellefiz" dedi.

Grand Cevahir Hotel'de düzenlenen Avrupa Fetva ve Araştırmalar Meclisi 28. Dönem Toplantısı'nda konuşan Erbaş, toplantının Müslümanlar için faydalı sonuçlar doğurmasını temenni ettiğini söyledi.

Erbaş, kıyamete kadar baki kalacak yegane din olan İslam'ın dünyadaki tüm insanlara hitap ettiğine işaret ederek, şöyle konuştu:

"Biz Müslümanlar, İslam'ın baki olacağına, bütün zamanlar ve mekanlar için elverişli olduğuna, her zaman ve her yerde bütün sorunları çözebilecek temellere ve kurallara sahip olduğuna inanıyoruz. İslam dininin bir takım sabiteleri ve değişkenleri var. İslam fıkhının en önemli özelliklerinden biri, sabitelerin korunması ile birlikte yenilenme imkanının olmasıdır. Fıkıh usulümüzdeki örf, maslahat, sedd-i zeria, zaruret ve ihtiyaç gibi kavramlar da bu yenilenmenin araçlarındandır. Geçmişte alimlerimiz tarafından yapıldığı gibi bu bugün de çağdaş alimlerin sabiteleri göz önünde bulundurarak fıkhı yenilemeleri gerekmektedir."

Prof. Dr. Ali Erbaş, Avrupa Fetva ve Araştırma Meclisi'nin, kurulduğu 1997'den bugüne kadar Avrupa'daki Müslümanlar nezdinde önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayarak, meclisin Müslümanların kimliğini korumada büyük katkı sağladığını dile getirdi.

"MECLİS HAYATİ BİR ROL ÜSTLENMEKTEDİR"

Bir alimin, ne denli alim olsa da çağın girift meselelerini çözmede bütün araçları ve gereksinimleri bilecek gücü ve imkanı bulunduğunu aktaran Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Avrupa Fetva ve Araştırma Meclis'i gibi fıkhi kuruluşlar, bu boşluğu doldurmak için hayati bir rol üstlenmektedir. Alanında uzman fıkıh alimleri bir araya geliyor, bu problemleri dinliyor ve zannı galip ile iki ecir kazanacak bir karara ulaşıyorlar. Bu bağlamda çok önemli bir husustan söz edebiliriz ki, toplu içtihat çalışmaları, küçük, büyük bütün meselelerde fetva yayınlamaktan geri durmayan ve verdikleri sahte fetvalarla masum insanların kanının dökülmesine, mallarının kaybolmasına sebebiyet veren çağın sözde fıkıhçılarının önünde, sapasağlam bir set oluşturmaktadır.

Türkiye'nin dini hayatında önemli rol oynayan Din İşleri Yüksek Kurulu, Avrupa Fetva ve Araştırma Meclisi ile müşterek çalışmalar yapmaya hazırdır. Din İşleri Yüksek Kurulumuz, çağdaş meselelerde, örneğin ticari sigortacılık, organ nakli, elektronik pazarlama, istihale, tüp bebek ve bunun gibi zor meselelerde birçok fetva ve karar yayınlamıştır. Bizler Uluslararası Hicri Takvim Konferansı'nda bu iş birliğinin verimli sonuçlarını hep birlikte gördük. İnanıyorum ki, iki meclis arasında iş birliğinin özellikle Batı'yı kendilerine yurt edinen Müslümanların sorunlarına istenen çözümlere ulaşmada büyük katkı sağlayacaktır."

İSLAMOFOBİ İÇİN ORTAK MÜCADELE

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Erbaş, Avrupa'da yapılacak en önemli iş birliğinin, yayılmakta olan İslamofobi'yi ortadan kaldırmak için mücadele etmek olduğunu vurgulayarak, "İslamofobi, bir yandan düşmanların eliyle diğer yandan da bu hanif dinin asıl maksadını bilmeyen cahillerin eliyle yayılmaktadır. Bizler, İslam'ın ve İslam Peygamberi'nin hakikatini anlatma konusunda hep birlikte güçlerimizi arttırmak, saflarımızı birleştirmek, aynı zamanda gençlerimizi kuşatan tehlikelerden korumak ve onların sorunları üzerinde yoğunlaşıp, onlara sırf İslami çözümler bulmakla mükellefiz." diye konuştu.

Başkan Erbaş konuşmasını, Avrupa Fetva ve Araştırma Meclisi'nin kurulmasına, çalışmalarını sürdürmesine katkı sağlayan herkese teşekkür ederek tamamladı.

Toplantıya, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, Dünya Müslüman Alimler Birliği eski başkanı Yusuf el-Kardavi'nin yanı sıra dünyanın farklı ülkelerinden alimler katıldı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.