Dermotoloji Nedir, Neye Bakar?

Dermatoloji (cildiye) nedir, hangi hastalıklara bakar?

Dermatoloji (Deribilimi), deri, saç, tırnak, vücut giriş kapıları (ağız mukozası gibi) ve zührevi hastalıkların (cinsel yolla bulaşan hastalıklar) tanı ve tedavisi ile ilgilenir.

CİLDİYE (DERMATOLOJİ) HANGİ HASTALIKLARA BAKAR?

Dermatoloji uzmanlığı dahilinde olan konular:

  • Saçta dökülme, saç kaşıntısı, saçta yağlanma ve yara olması,
  • Aşırı terleme (Hiperhidroz),
  • Sivilce, akne,
  • Nasır, ayaktaki kaşıntılı durumlar,ayakta su toplanması,
  • Ciltte bulunan doğum lekeleri,
  • Vücutta kaşıntılı tüm durumlar,
  • Kaşıntı ve kaşıntılı deri lezyonları,
  • Alerjiler ve lenfödemler,
  • Vücutta kızarıklıklar, morluklar, döküntüler,
  • Ciltteki yaralar, çatlaklar,
  • Mantar enfeksiyonları; ayak mantarı, cilt mantarı, kasık mantarı ve vücut mantarı,
  • Seboroik dermatit ve kontakt dermatit,
  • Deri yüzeyinde olan tüm lezyonlar (benler, siğiller, sivilceler, çiller gibi),
  • Cilt kırışıkları, güneş lekeleri,
  • Tırnak bozuklukları,
  • Telenjaktiziler (ciltteki altı damarlarda çatlama),
  • Cilt tümörleri,
  • Ciltte gelişen büller (içi su dolu baloncuklar),
  • Derinin paraziter hastalıkları (uyuz gibi),
  • Derinin viral enfeksiyonları (zona, uçuk gibi),
  • Sistemik bazı hastalıkların deri lezyonları; lupus, skleroderma, dermatomiyozit,
  • Sedef hastalığı yani psöriasis,
  • Varise bağlı gelişen yaralar,
  • Vitiligo (deride beyaz lekeler),
  • Aftlar (ağız içi yaralar kulak-burun-boğaza da gidilebilinir),
  • Aşırı kıllanma. (Kaynak: memorial.com.tr)

Tayland, Cayn-Mayn Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tajaket Tajason’a bir tıp konferansında Kur’ân-ı Kerîm’deki ilmî hakîkatlerden bahsedildiğinde, önce bunları kayda değer bulmamış ve:

“Buna benzer bilgiler, bizim oralardaki Buda dîninin kutsal kitaplarında da var.” demişti.

Ancak, bunun ispatının istenmesi üzerine yaptığı araştırmalarda iddiâ ettiği bilgilerin hiçbirine rastlayamadı. Tekrar Kur’ân-ı Kerîm’deki açıklamaları inceledi ve önceki sözlerinden pişman oldu. Bu hususta tartıştığı müslüman ilim adamlarından özür dilemek zorunda kaldı.

Daha evvel azapla alâkalı bir çalışma yapan Tajason, şu neticelere ulaşmıştı:

Azâbın uzun müddet devâm edebilmesi için, deriler ateşte yanıp hissiyat yok olduğunda, onlara yeniden aynı kâbiliyeti kazandırmak gerekir. Çünkü azap, deriler üzerinde gerçekleştiği için, deriler yana yana içindeki sinirler tahriş olur ve devre dışı kalır ki bu, azâbın artık hissedilmemesi demektir. Zîrâ beyin, idâre ettiği hissetme işini deri vâsıtasıyla yapmaktadır. Diğer bir ifâdeyle deri, sinirlerin vazîfesini icrâ ettiği bir alandır. Dolayısıyla deriler yanarak kömürleştiğinde, sinirlerin vazîfe yapması artık mümkün değildir. Yeni bir deri giydirilmesi zarûrîdir. Yâni azâbı tadacak sistem, ancak yeni bir deri yaratılıp vücûda giydirildiğinde tekrar kurulmuş olur.

Bu ilmî neticelere varan Tajason’a şu âyet gösterildi:

“Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek ateşe sokacağız! Onların derileri yanıp acı duymaz hâle geldikçe de, derilerini yenisiyle değiştiririz ki, azâbı iyice tatsınlar! Allah dâimâ üstün ve Hakîm’dir.” (en-Nisâ, 56)

Âyet-i kerîme, Tajason’a şok tesiri yaptı. Kur’ân-ı Kerîm’in bir beşer kelâmı olamayacağını îtirâf etti. Memleketine döndüğünde yaptığı ilk konferansında talebelerinden beş kişi îmân etti. Nihâyet kendisi de Riyad’da yapılan sekizinci tıp kongresinde kelime-i şehâdet getirdikten sonra sevinçle: “Ben de Müslüman oldum!” diye haykırdı ve bundan sonraki ömrünü Kur’ân’a adadı. (Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Rahmet Peygamberi, Erkam Yayınları)

İslam ve İhsan

‘GÜZELLİK YARASI’ NEDİR?

‘güzellik Yarası’ Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.