Darulhadis Nedir?

Dâru’l-hadîs: Hadîs ve bununla ilgili şeyleri öğretme mektebi anlamına gelir.

DARU’L-HADİS KELİMESİNE ÖRNEK

Böyle hanımların biri de Mâhpeyker Kösem Vâlide Sultan’dır. O da Yeni Cami’nin temelini atmış, Üsküdar Çinili Camii ve yanına da mektep, çeşme, dâru’l-hadîs, çifte hamam ve sebil yaptırmıştır. Ayrıca Anadolu Kavağı’ndaki

camiyi inşâ ettirmiştir. Onun, yetim ve fakir kızları evlendirmek için kurmuş olduğu vakıf da meşhurdur. Bunlardan başka daha birçok hayrâtı vardır. Oldukça dikkat çekicidir ki, vâlide sultanlar arasında celâlli ve sert tabiatıyla tanınmış olduğu hâlde Kösem Sultan bile, vakıf tesis etmekteki gayretiyle zayıflara şefkat ve merhamet hususunda zirve bir şahsiyettir.

*****

Osmanlı’da kurulan vakıfların çeşitlerini ve hizmet sahalarını tam olarak tespit edip sayabilmek mümkün değilse de, bunların şümûlü hakkında bir fikir sahibi olabilmek için, en mühimlerinden birkaç tanesini şöyle sıralayabiliriz:

-Câmî, mescid, tekke, zâviye ve türbelerin inşâ ve bakımı,

-Medrese, dâru’l-huffâz, dâru’l-hadîs vb. ilim müesseseleri,

-İmârethâneler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar ve dâru’ş-şifâ hizmetleri,

-Namazgâh, kütüphâne ve misâfirhâneler,

-Kuyular, su yolları, su kemerleri, çeşme ve sebiller,

-Aşevleri, çocuk emzirme ve büyütme yuvaları;

-Esir ve köle âzâd etmek,

-Fakirlere yakacak temin etmek,

-Efendileri tarafından azarlanmaması için, hizmetçilerin kırdıkları

veya zarar verdikleri eşyâyı tazmin etmek,

-Yetim kızlara çeyiz hazırlamak,

-Borçluların borçlarını ödemek,

-Dul kadınlara ve muhtaçlara yardım etmek,

-Mektep çocuklarına gıda ve giyecek yardımı yapmak,

-Fakir ve kimsesizlerin cenâzesini kaldırmak,

-Bayramlarda çocukları ve kimsesizleri sevindirmek,

-Yaşlı ve kimsesiz hanımları korumak.

Bunlara ilâveten akla gelebilecek her sahada vakıf tesis eden Osmanlılar, kendi medeniyetlerini âdeta bir “vakıf medeniyeti” telâkkî ettirecek ölçüde hayır ve hasenât zenginliği ortaya koymuşlardır. Gerçekten vakıflar,

Osmanlı Medeniyeti’nin bir alâmet-i fârikası sayılabilir.

*****

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.