Daeş'in Doğuşu Dünü ve Bugünü

Terör örgütü DAEŞ, ideolojik yapısı ve terör yöntemleriyle İslamofobi için malzeme üreten bir fabrika gibi çalışıyor.

Irak'ta doğan ve çeşitli dönüm noktalarıyla kendisini geliştiren terör örgütü DAEŞ, gerek işgal ettiği topraklardaki konumu ve saldırılarıyla gerekse de ideolojik yapısı ve terör yöntemleriyle İslamofobi malzemesi üreten bir fabrika gibi çalışıyor.

DAEŞ terör örgütünün temeli, Irak’ı 2003'te işgal eden Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ordusuna karşı silahlı mücadele vermek için Irak El Kaidesi Lideri Ebu Musab Zerkavi tarafından “Tevhid ve Cihad Cemaati”nin kurulmasıyla atıldı.

Zerkavi, ABD güçleri tarafından öldürülünce örgütün başına Ebu Ömer el-Bağdadi geçti. 2010’da Ömer el-Bağdadi’nin ABD güçleri tarafından öldürülmesinden sonra örgütün başına Ebubekir el-Bağdadi geçti.

Kureyş kabilesi soyundan olduğunu öne sürerek soyadını el-Kureyşi şeklinde değiştiren Bağdadi "İtaat edilmesi farz halife" olduğunu iddia ederek, Suriye’deki Nusra Cephesi’ne biat çağrısı yaptı. Nusra Cephesi’nden 2013’ün başlarında ayrılan bir grup militan Bağdadi’ye bağlılığını açıkladı ve DAEŞ, ayrı bir yapı olarak Suriye’deki eylemlerine hız verdi.

DAEŞ SURİYE'DE

DAEŞ’in Esed güçleriyle çatışmak yerine kurtarılmış bölgeleri kontrol etmek için Suriye’nin kuzeyindeki muhalif gruplarla çatışması Esed'in elini güçlendirirken, muhaliflerin zayıflatılması işlevi görüyor.

Temmuz 2013'te Irak'ta yaşanan Ebu Gureyb Hapishanesi baskınında bine yakın mahkum firar etmeyi başardı. Mahkumlar arasında ileride DAEŞ yöneticisi olacak örgüt mensupları ve "Saddamcılar" da bulunuyordu. Devrik lider Saddam Hüseyin'in subayları da DAEŞ içerisinde yer alarak, örgütün askeri akıl hocalığını yaptı.

DAEŞ'E GÖRE DÜŞMAN KİM?

İçerisinde Saddam yönetimine bağlı milis unsurları ve dini eğitimleri bulunmayan yabancı uyruklu militanları barındıran DAEŞ, düşmanlarını 2 sınıfa ayırıyor. Batılı devletlerde ve bölgede yaşayan tüm gayrimüslimleri sivil-asker ayrımı yapmadan düşman kabul eden örgüt, kendi ideolojisine katılmayan ve örgüte itaat etmeyen Müslümanları mürted kabul ediyor.

DAEŞ'in izlediği stratejinin aynı zamanda Suriye ve Irak'ı dizayn etmek isteyen güçlerin müdahalede bulunduğu yerlerle örtüşmesi, DAEŞ'in istihbarat odakları tarafından yönlendirildiği şüphelerini de güçlendirdi.

DAEŞ KİME HİZMET EDİYOR?

El Kaide'den devraldığı küresel şiddet ağını yönetmeye başlayan DAEŞ, uluslararası arenada İslamofobi dalgasının yükselmesine yol açan figür ve söylemler üretiyor. Terör örgütü ve uzantılarının Fransa, ABD gibi Batılı ülkelerde sivillere yönelik düzenlediği terör eylemleri de Batı'da aşırı sağ, İslam karşıtı parti ve akımların daha da güçlenmesine yol açıyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.