D Vitamini Eksikliğine Dikkat

Biyokimya Uzmanı Dr. Hasan M. Mamık D vitaminin faydalarına değindi. Vitamin eksikliğinin oluşabileceği riskli gruplar hakkında bilgiler verdi.

Türkiye’de ve bütün dünyada D vitamini yetersizliğinin bir salgın gibi yayıldığına dikkat çeken Mamık, ‘‘Bu sessiz salgın kanserler, romatizmal hastalıklar, enfeksiyonlar, nöropsikiatrik hastalıklar, koroner kalp hastalıkları, otoimmün hastalıklar ve hipertansiyon gibi çok sayıda hastalığa yol açabilmektedir’’ dedi.

D VİTAMİNİN FAYDALARI

D vitamini düzeyinin kanser hastalarının hayatta kalma şansını artırdığına işaret eden Mamık ‘‘D vitamini kas zayıflığına karşı vücudu korur. Kalp atışınının düzenlenmesinde etkilidir. Bağışıklık sistemini artırır ve kemiklerde kalsiyum birikimine yardım eder’’ şeklinde konuştu.

D VİTAMİNİN KAYNAĞI GIDALAR

Mamık, D vitaminin bulunduğu besinlerin şöyle sıraladı: ‘‘D3 vitamini daha çok balık yağında, sardalya, uskumru, somon, ton balığı, yumurta sarısı, tereyağı ve karaciğerde bulunur. Bitkilerden ise maydanoz ve ısırgan otu tavsiye edilir.’’

‘‘TESTİ İHMAL ETMEYİN’’

Yılın yaklaşık 8 ayı güneş alan ülkede insanların yaklaşık yarısından fazlasında D vitamini eksikliği görüldüğünü vurgulayan Mamık, "İnsanlar sağlık merkezlerinde rutin kan testlerinde D vitamini ile vitamin D3 depolarına da baktırmaları gerekiyor. D vitamini, bağırsaklarda kalsiyum ve fosfor emilimini sağlıyor. Kemiklerde kalsiyum birikmesini sağlayarak kas ve kemik gelişimi için en önemli faktörler arasında yer alıyor. Kemik erimesini engelliyor. Bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. D vitamini eksikliği en çok, hamileler, emziren kadınlar, 70 yaşından büyükler, esmer tenliler, şişmanlar, güneşlenirken cilt koruyucu krem kullananlar, güneşlenme imkanı bulunmayanlar, beslenme bozukluğu olanlar, bağırsakta emilim bozukluğu olanlar, böbrek ve karaciğer yetersizliği olanlar, zayıflama ilacı kullananlar ve AİDS hastalarında sık görülüyor’’ diye konuştu.

Kaynak: İHA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.