D Vitamini Eksikliği Neleri Etkiliyor?

Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Semiz, D vitamini eksikliğinin, çocuklarda büyüme ve gelişmeyi etkileyebileceği uyarısında bulundu.

Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, çocuk ve yetişkinlerde D vitamini eksikliğinin nedenleri ve tedavisine ilişkin düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, D vitamininin, vücutta kalsiyum dengesini düzenlemek, kemik mineral yapısının oluşmasını sağlamak, büyüme-gelişmeye katkıda bulunmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek gibi son derece önemli bir işleve sahip olduğunu belirtti.

Bu önemli işlevlerinden dolayı D vitamini gereksiniminin, hızlı büyüme dönemlerinde arttığını aktaran Semiz, "Çünkü eksikliğinde, çocuklarda büyüme ve gelişme etkilenebilir, ciddi bir metabolik kemik hastalığı olan raşitizm ortaya çıkabilir." ifadelerini kullandı.

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ BİRÇOK HASTALIĞI  TETİKLİYOR

Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter de D vitamininin kas-iskelet ve immün sistem başta olmak üzere vücuttaki tüm sistemleri etkilediğini, kardiyovasküler hastalıklardan diyabet, obezite, kemik sağlığı ve kansere kadar birçok hastalıkla ilişkisi olduğunu söyledi.

D vitamini eksikliğinin sıklıkla rastlanan belirtileri arasında yorgunluk ve bitkinlik olduğuna işaret eden Serter, vitaminin diyabetle olan ilişkisine de değindi.

Prof. Dr. Serter, şunları kaydetti:

"Türkiye'de son 10 yılda diyabetli hasta sayısı yüzde 7'den yüzde 14'lere ulaşmış durumda. D vitamini eksikliğini saptamak için detaylı bir kan analizi yaptırmak önemli. Güneş ışınlarından D vitamini alabilmemiz için güneşlenme zamanına da dikkat etmek gerekir. Örneğin, haftada en az 3 gün 10.00-15.00 saatleri arasında 15-20 dakika kadar güneş ışınlarıyla temas edilmesi gerekiyor. Faktör 15'in üzerindeki güneş yağları ise güneşi bloke ediyor. Bunlara dikkat edilmezse yazın alınan güneşin D vitamini ihtiyacını karşılamaması söz konusu olabilir. Öte yandan aşırı güneşe maruz kalma ise cilt kanseri riskini artıyor. Diğer taraftan besinlerle vücuda alınan D vitamini çoğu zaman günlük alınması gereken miktarın altında kalıyor."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.