Çocuklarda Miyop Hastalığı Artıyor

Son 10 yılda yaşanılan elektronik devrim sonucu, 2050 yılında dünyada iki kişiden birinin miyop olacağı söylendi.

Dünyada en çok görülen göz hastalıklarının başında miyopinin geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Hikmet Başmak, miyopinin görülme oranının alarm verircesine yükseldiğini ifade etti.

Başmak, “Normalde Türkiye’de ve dünyada her dört kişiden birisi miyoptur. Ancak miyopi salgını olarak adlandırabileceğimiz bu durum sonucu, 2050 yılında dünyada her iki kişiden birisinin miyop olacağı hesaplanmaktadır. Her 10 miyoptan birisinde gözlük ihtiyacı 6 dioptri’den (numara) büyüktür. Yüksek numaralı gözlük ihtiyacına sahip kişilerde glokom, retina dekolmanı, sarı nokta hastalığı, myopik retina hastalığı, katarakt, göz tembelliği ve şaşılık gibi göz hastalıkları daha fazla görülmektedir. Dolayısı ile artan miyopi görülme oranları ile bu hastalıklar genel bir sağlık problem oluşturacaktır” dedi.

HASTALIK ELEKTRONİK DEVRİMİN SONUCU MEYDANA ÇIKTI

Başmak, miyop hastalığının artmasının yaşanılan elektronik devrimin sonucu olduğuna dikkat çekerek, şu ifadelere yer verdi:

“Son 10 yılda yaşadığımız elektronik devrim sonucu çocuklar çok erken yaşta cep telefonu, tablet, bilgisayar ve televizyon gibi elektronik cihazlarla tanışmaktadırlar. Gelişme çağındaki çocukların erken yaşta yakına bakarak vakit geçirmelerinin miyopi oluşumuna yol açtığı düşünülmektedir. İnsan gözü sonsuzu yani uzağı net görecek şekilde yaratılmıştır. Atalarımız, kırda, bayırda meyve toplayarak veya avlanarak vakit geçirirlerdi. Böylece uzağa odaklanarak göz sağlıklarını korurlardı. Oysa modern yaşam biçimi ile birlikte bebeklerimizi hastahanede küçük odalarda doğuruyoruz.

Şehir yaşamının getirdiği apartman dairelerindeki küçük kutu gibi odalarda büyütüyoruz, sonrada küçük yaşta ellerine elektronik oyuncaklar veriyoruz. Böylece sonsuza veya uzaklara odaklanması gereken gözlerimiz doğumdan itibaren hep yakına odaklanmak zorunda kalıyor. Sonuçta gözlerimiz yakını rahat görebilmek için sürekli olarak yakına odaklanıyor yani miyopi geliştiriyor. Bu olaya olumsuz yönde gelişen bir evrimleşme olayı olarak da bakabiliriz. Sonuç olarak çocuklarımız ya da torunlarımız çok erken yaşta miyop olarak gözlük takmak zorunda kalacaklar ve miyopinin getirdiği ek göz hastalıkları ile uğraşmak zorunda kalacaklar.”

MİYOPİNİN ERKEN YAŞTA GELİŞMESİNİ ENGELLEMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR

Bu hastalığın, erken yaşta gelişmesini engellemek için yapılması gerekenleri de anlatan Prof. Dr. Hikmet Başmak, şöyle devam etti:

AÇIK ALANDA VAKİT GEÇİRME

“2016 yılında yayınlanan son çalışmalara göre çocuklarımızı kapalı alanlardan kurtararak günde en az bir buçuk saat açık alanda vakit geçirmelerini sağlamalıyız. İyi aydınlanmış bir oda ile güneşli açık havadaki ışık şiddeti arasındaki yaklaşık 20 bin kat fark vardır. Göz gelişiminin sağlıklı olabilmesi için güneş ışığına ihtiyaç vardır. Açık havanın bir başka faydası da çocukların yakına bakmaktan kurtulup, uzağa odaklanmalarıdır.”

ÇOCUKLARIN LOŞ IŞIKTA VAKİT GEÇİRMELERİNİ ENGELLEMEK

“Çocuklar, kapalı mekanlarda iken ortam mümkün olduğunca aydınlık olmalıdır. Loş ışıkta dikkat gerektiren işler veya oyunlar oynamalarını engellemek gerekir. Ders çalışan çocukların ek olarak masa lambası kullanmaları uygun olacaktır.”

ELEKTRONİK ALETLERDEN UZAK TUTMA

“Çağımız koşullarında çocukların elektronik aletlerden uzak kalmalarını sağlamak mümkün değil. Ancak mümkün olduğunca geç vermeli ve mümkün olduğunca büyük ekranlı cihazlarla vakit geçirmeleri sağlanmalıdır. Bu cihazları kullanırken de mümkün olduğunca uzaktan bakmalarını sağlamak gerekir. Çocuklarda miyopi gelişimini önlemek veya yavaşlatmak için bir takım çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmalar özel kontakt lensler kullanmak, özel göz damlaları kullanmak ya da özel gözlükler kullanmak şeklindedir. Ancak henüz rutin kullanıma girmemiştir.”

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.