Çocuklara Tam Buğday Unu Önermiyoruz

Harran Üniversitesi (HRÜ) Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayhan Atlı, mineral maddelerin eğiliminde sıkıntı oluşturabileceği için çocuklara tam buğday unlu yiyecekler önermediklerini bildirdi.

Atlı, uzun yıllar Türkiye'de beyaz undan üretilen ekmeğin tüketildiğini, ancak son yıllardaki çalışmalarla üründeki kepek miktarının arttırıldığını söyledi.

Tam buğday ununun hem sağlıklı hem de besin değerinin beyaz una göre daha yüksek olduğuna işaret eden Atlı, tam buğday unlu ürünlerin besinsel lif miktarı fazla olduğu için kilo yapmadığını, ayrıca şeker ve kalp hastaları için de önerildiğini anlattı.

Mayalı ekmeklerde tam buğday unu kullanılması gerektiğini aktaran Atlı, bu sayede kepekten kaynaklanan birtakım yan etkilerin azaltılabildiğini kaydetti.

HER GIDANIN FAZLASI ZARAR

Tam buğday ununun yetişkinler için yararı bulunmasına karşın çocuklar için aynı durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Atlı, şöyle devam etti:

"Çocuklar için tam buğday ununu önermiyoruz. Fitik asit açısından kaynaklanan bir sorun. Çünkü fitik asit gıdalarla alınan demir ve kalsiyum gibi önemli mineralleri bağlayarak vücut için yarayışsız hale getirebilmektedir. Bu anlamda mineral maddelerin emiliminde sıkıntı olabilir ama belli bir yaştan sonra, özellikle kilo sorunu olan, hastalıklı olan, diyabetik, kalp ve damar hastalığı olan vatandaşlarımızın onu yemesi gerekiyor. Zaten 'Ekmek yensin mi yenmesin mi' tartışması var. Her gıdanın fazlası zarar. Zehir ve gıda arasındaki fark dozdur. En iyi gıdayı bile aşırı yerseniz bir şekilde zararı var. Ekmek de aynı. Yani günde 3 ekmek yerseniz mutlaka zararlı. Dengeli beslenmek en doğrusu. Ekmeği de bu şekilde yersek sıkıntısı yok."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.